40 ♪ Şehir Sardı Yaralarımızı Ama Zaman Kabul Etmedi Bizi

1.1K 132 175
                                    

Beni tanırsınız, beni bilirsiniz siz. Ben planlı olmayı hep sevdim, kendimi böyle daha güvende hissettiğim için her şeyimi planlamaya çalıştım. Bazen elime yüzüme bulaştı ama bu şekilde hayatta kalmıştım ben.

Önce Özgür'e hazırlıksız yakalandım. Bütün dengelerimi bozan, bütün doğrularımı bana sorgulatan ve hayatın aslında nasıl bir şey olduğunu anlatan, beni benimle yüzleştiren Özgür, öyle güzel bir hokkabazdı ki beni sihriyle büyüledi. Ona ayak uydurdum ve kendi çizgimden çıktım. Bu bir nebze iyi hissettirmişti aslında.

Lakin şimdi, şimdi bu hastanenin soğuk ve sessiz koridorunda Özgür'ü beklemek, hayatımda en hazırlıksız yakalandığım şeydi. Nevrim dönmüştü o yere yığılınca. Elim ayağıma dolaşmıştı. Nasıl olurdu? Özgür nasıl hasta olabilirdi? Oysa dün bu adam mutlu değil miydi? Oysa benimle mesajlaşırken hayat dolu değil miydi?

Şimdi neden ameliyata alınmıştı?

Gitmekten kastı ölmek miydi?

Biliyor muydu? Öleceğini bile bile beni yaşatmak için mi uğraşmıştı?

Ölecek miydi?

Neden, neden Özgür?

Kollarımı başıma sardım, alnımı bacaklarıma yaslayıp oturduğum sandalyede küçücük kaldım. Aklımı yitirmek üzereydim. Kalbim çok ağrıyordu, nabzım çok hızlı atıyordu ve nasıl dinecekti bu acım, bu endişem, bilmiyordum.

Özgür'ü ameliyathanede düşünmek beni kahrediyordu. Biz birçok cümlenin öznesi olabilirdik ama ölüm, hastalık sızmamalıydı kelimelerin arasına. Satırlarımıza toprak kokusu sinmemeliydi.

"Elfida!" Aysun Anne'nin sesini duyunca başımı hızla kaldırdım ve onu görünce gözlerimden yavaşça akan yaşlar hızlandı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım ve koşarak Aysun Anne'ye sarıldım. Beni hemen kolları arasına alıp saçlarımı okşadı sakinleşmem için. "Ne oldu? Anlat bana kızım. Durumu nasıl?" diye sordu. Daha çok ağlamaya başladım.

"Aysun Anne..." dedim hıçkırıklarımın arasında. "Aysun Anne bir anda yere yığıldı. Ne yapacağımı bilemedim." Sesim öyle titriyordu ki konuşurken kelimeleri tekrar etmek zorunda kalmıştım.

"Hayır hayır, sen zayıf düşmeyeceksin. Biz Özgür'e güç olacağız, biz ağlamayacağız." Gözyaşlarımı sildi ama ağlamaya devam ediyordum. Özgür'ün yerde yatışı aklıma düştükçe sakin kalmam mümkün değildi. "Özgür seni böyle görse kahrolurdu." Daha çok ağladım. Özgür beni bir daha görecek miydi?

"Nesi var onun?" diye sordum. "Gitmekten söz ediyordu, biz tartışıyorduk. Sonra yere yığıldı. Sanki bunun olacağını biliyor gibiydi." Aysun Anne gözlerini kaçırdı.

"Şimdi bunları konuşmanın sırası değil." dedi. Omuzlarımdan tutup beni sandalyeye yönlendirdi ve yanıma oturdu. Yanaklarımdaki yaşları yine temizledi. "İyileşecek o. Güçlü çocuktur Özgür. Kaç gün devirdi bu hayatta? On sekizinde toprak kabul etmez onu." Daha çok kendisini ikna etmeye çalışıyor gibiydi.

"Ölmesin, yalvarırım ölmesin." dedim hıçkırıklarımın arasında. "Beni karanlıkta bırakmasın." Bacaklarımı karnıma çekip kollarımı bacaklarıma sardım. Başımı Aysun Anne'nin göğsüne yasladım ama şefkati hissettiren kollar, kalbimdeki kimsesizliğin korkusunu dindirmedi.

Bir Özgür var Allah'ım. Benim bir Özgür'üm var. Lütfen beni yanına almadan onu benden alma.

Hastaneleri hiç sevemedim. Hastaneler sizi iyileştirir sanıyorsunuz ama aslında sizi kelepçeliyor kendine. Hayata burada başlıyor, hayatınızı burada teslim ediyorsunuz. Yaşam ve ölümün bir arada olduğu bir yerden ne fayda gelirdi ki?

KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin