29 ♪ Adının Geçtiği Cümlelere Uğramaz Ölüm

1.3K 150 211
                                    

Bir parça peynir. Ellerimi titreten, yüreğimi sıkıştıran şey, şu an sadece bir parça peynir. Ufacık bir dilim olduğunun farkındayım ama onu yersem hemen kilo alacağımı düşünüyorum. Çok saçma ama bir o kadar da mantıklı. O bir parça peyniri yersem kilo alacağım. O küçücük peynir, ince belimi kalınlaştıracak, basenlerimi çıkartacak.

Ufak bir parça peynir yapacak bunu.

"Bence yemek için bu kadar düşünmemelisin." Duyduğum sesle irkildim. Karşımda minik bir çocuk vardı. Odaya nasıl girdiğini bile bilmiyorum ama girmişti işte. Burnunda ince bir boru takılıydı. Elinin üstünde serumun o garip ucu vardı ve sargı bezi ile sarılmıştı etrafı.

Küçük bir kızdı. Üzerinde pembe, prenses desenli bir pijama vardı ve saçları yoktu. Sanırım kanserdi ve ikimiz de çocuk bölümünde yatıyorduk.

"Merhaba, küçük." dedim. Konuyu değiştirmek işime geldi.

"Başında tuhaf şapka olan bir abla getirdi yemeği değil mi?" diye sordu. Başımla onayladım onu. Sabah kahvaltısını altıda getiren görevli kadından bahsediyordu. "Ama o saatler önceydi. Neden kahvaltını hâlâ yemedin?" diye sordu. Ellerini önünde birleştirip sallandı birkaç kez.

Odanın tam ortasında duruyordu çünkü onu kovarsam rahatça kaçabileceğini düşünüyordu. Elbette onu kovmayacaktım.

"Ben yiyemiyorum." dedim. Kırgın bir gülümseme belirdi yüzümde. "Yapamıyorum." Sesim titredi.

"Ellerin yaralıysa sana peynir uzatabilirim. Aç kalmanı istemem." dedi. Burnumun direği sızladı. Çok tuhaf geldi söyledikleri. Küçücük bir çocuğun kalbi bu kadar güzel olunca şaşırmadan edemedim. Tertemizdi kalbi ve bunu gözlerine bakınca görebiliyordum.

Saçlarının olmamasına çok üzülmüştüm ayrıca.

"Çok teşekkür ederim ama bunu başka sefer yapmanı çok isterim." dedim ve dudaklarını büzdü. Odaya saçları dağınık bir topuz yapılmış, kırışmış pijamalarla bir kadın girdi ve görür görmez bu küçük kızın annesi olduğunu anladım.

"Kızım insanları neden rahatsız ediyorsun? Çabuk gel buraya!" diye söylendi ve kızının kolundan tutup odadan çıkardı. Gitmemesini söyleyecektim ama annesinin gözlerine bakınca gördüğüm tek şey insanlardan haz etmediğiydi. En azından yabancı insanların çocuklar için bir tehlike olduğunu düşünüyordu.

"Büyümüş işte," diye mırıldandım. "O da küçük bir kızdı ve masumdu ama büyüdü. Büyüdü ve dünyanın kötülükle çevrelendiğini gördü. Büyüyünce böyle oluyorsun işte, ruhsuz, güvensiz bir insan oluyorsun."

Yatağımın kenarında duran tepsiyi aldım ve masaya bıraktım. Özgür olmayınca oda çok boş geliyordu ve sese ihtiyaç duyuyordum. Bugün yazılılar başladığı için Özgür'ü zorla okula göndermiştim. Ben birçok yazılıyı kaçıracak olsam da Özgür'ün dönemini yakmasına ve ortalamasını mahvetmesine izin veremezdim.

Sınavdan çıkar çıkmaz yanıma geleceğini söyleyip sabah altıda yanımdan ayrılmıştı ve birkaç saat sonra gelecekti. O gelene kadar şarkı dinlesem iyi olacaktı.

Üşüdüğüm için yorganı üzerime attım ve pamuklu pijamalarımın paçasını düzeltip yatağa uzandım. Doktorun odama gelmesinden çok korkuyordum çünkü hiçbir gelişme kaydedememiştim şu dört günde.

Ve onların bunu görmemesi lazımdı. Kilo almamda çok ısrarcıydılar ve benim bundan kaçmam lazımdı. Böyle iyiydim ben. Başkasının yardımına ihtiyacım yoktu. Anlamıyordu işte kimse.

Şarkının notalarına kapılıp öylece uzanırken odaya hemşire girince kulaklıklarımı çıkardım ve ona baktım. Hafif tombul, yaşlı bir hemşireydi.

KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin