14 ♪ Ve Sen Kırlangıç, Bir Gözyaşında Zehirlenirsin

1.9K 260 319
                                    

Zaman akar geçer, su akar yolunu bulur ve insan, çırpındıkça savrulur. Yaptığımız hatalarda o kadar çok duruyoruz ki bir çözüm bulmak için çabalamıyoruz bile. Peki bir çözümü var mı? Bir şeyler yolunu bulacak mı? Bendeki bu ruhsuzluk gidecek mi? Ben de delidolu biri olabilecek miyim ve insanlar beni sevebilecek mi?

Şu an ne yapıyorsam sırf insanlar beni beğensin diye. Ama bir yandan da onların ne düşündükleri umrumda değil. Hakkımda herkes bir şey söyleyebilir ve ben herkesi susturamam. Bu noktada, insanları umursamayı bırakmak istiyorum ama yapamıyorum çünkü benim hakkımda konuşuyorlar. Beni güzel bulmuyorlar, gülmediğimi ve hep soluk bir tenim olduğundan yakınıyorlar. Oysa ben mükemmel olmalıyım onların gözünde. Benim hakkımda konuşacak bir açık vermemeliyim onlara. "Maşallah, nasıl da kusursuz!" demeliler benim için ama bu sefer de kusursuz olduğumu konuşacaklar. Ben ise konuşulmamak istiyorum.

Çıkamıyorum bu döngünün içinden. Kurtulamıyorum. Çözüm bulmak isterken çırpınıyorum ve hatalarımın biriktiği bataklıkta en dibe batıyorum. Kemiklerime kadar sızıyor o çamur ve ölmüşüm gibi hissediyorum. Kemiklerim sızlıyor ve ayak bastığım yere ruhumun uzandığını, benim de kendi ruhumun üzerinden geçip gittiğimi hissediyorum.

Kendi kendimi öldürüyorum ama suçun bende olmadığını biliyorum.

Siyah botlarımın üzerine sıçrayan sulara bakarak yürürken başımın döndüğünü hissedince başımı kaldırdım ve yağmuruyla temizlenen şehrin sokaklarına baktım. Yine sıradan bir günün sabahıydı ama yağmur yağıyordu. Yüzümü hafif de olsa gülümsetiyordu bu durum.

Bugün, Özgür'ün siyah beresini takmıştım. İkinci takışımdı ve onu takınca kendimi tuhaf hissediyordum. Bana kaplumbağaymışım gibi hissettiriyordu. Yani biraz garip gelebilir ama kaplumbağalar evlerini kendilerini taşırlar sonuçta. Ben de bu bereyi takınca aklıma direkt Özgür geliyordu ve kendimi yuvamdaymış gibi hissediyordum.

Ben, Elfida Sayar, ruhsuzluğun tanımının altına imzasını atan kadın, bir bereye koca bir anlam yüklemiştim.

Sol omzumdan sarkan çantamın askısını omzuma geri yerleştirdim ve yavaş adımlarla durağa ilerledim. Durak yine çok kalabalıktı ve insanlar durağın içine doluşmuştu. Yağmura zehir muamelesi yapmaya devam ediyorlardı. Saatlerce uğraştıkları saçları bozulur diye huzurun en güzel halini hissetmeyi reddediyorlardı. Kendileri bilirlerdi.

Emre Aydın, kulaklarımda bir cennet yaratırken durağa gelmiş ve direkt karşımdaki durağa bakmıştım. Dün gece Özgür ile konuşmuştuk ve beni tanımak için çabalamıştı. Elbette beni tanımasına, içimdeki sesi tanımasına izin veremezdim. Bu yüzden onu kırmış olabileceğimi düşünüyordum içten içe. Sanki kendi ruhsuzluğum ona da sıçramıştı dün gece ve bu beni kötü hissettirmişti.

Fakat o tam karşımdaydı. Tıpkı onu ilk gördüğüm gibi. Başında bir bere, üzerinde bir deri ceket ve ceketin içinde de siyah bir sweatshirt. Siyah kot pantolonunu ve altında da siyah postallarını giymişti. O da aslında ben kadar ruhsuz bir adamdı ama siyahı karanlık olarak değil, aydınlığın habercisi olarak görüyordu.

Beni durakta görünce yaslandığı direkten doğruldu ve gülümsedi. İşaret ve orta parmağını birleştirip şakağına yerleştirdi ve bana bir selam gönderdi. Bana bu hareketi yapmaya bayılıyordu ve benim de hoşuma gittiğini saklayamazdım.

Geçen sefer bunu yaptığında ona karşılık vermemiştim ama bugün içimden gelmişti. Ben de işaret ve orta parmağımı şakağıma koyup bir selam gönderdim. Ben karşılık verince gülümsemesi genişledi ve aramızdaki birkaç metrelik mesafeye rağmen gözlerinin parıldadığına emindim.

KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin