Bölüme başlamadan önce uyarmak istiyorum sizi. Bu bölüm Anoreksiya Nervoza hastalığının uygun olmayan durumlarını içermektedir. Rahatsız olanlar, bölüm arasına koyduğum işaretten sonrasını okumayabilirler.
Ve medyaya bir şarkı bıraktım. Elfida'yı bu kadar net hissettiğim başka bir şarkı görmedim hayatımda. Beni bu şarkıyla tanıştıran Nur'a ayrıca çok teşekkür ederim.
🤍
Kız çocukları babalarını çok severmiş. Bunun bir yalan olduğunu düşünüyorum. Ya da gerçeğine sahip olmadığım için bana yanlışlar doğru geliyor da olabilir, bilemiyorum. Yine de bir babanın kızını sevebileceğine olan inancımı çok küçükken yitirmiş biriyim.
Babam hep soğuk bir adam oldu. Sevgisini göstermeyi asla düşünmedi. Doğum gününüm ne zaman olduğunu hiç merak etmedi, hangi sınıfta okuduğumu öğrenmeyi istemedi. Misafirliğe gittiğimizde ve biri bana yaşımı, okuduğum okulu sorduğunda babam asla cevap veremedi.
Değer verdiğimiz insanların hayatları hakkında bilgi sahibi olmak isteriz ama, değil mi? Bu böyledir, seversen değer verirsin; değer verirsen merak edersin. Onu tanımak, onu anlamak, onu hissetmek istersin.
Babam bana hiç değer vermedi.
Cüzdanıma harçlığımı koymayı ihmal etmedi. Beni aç ve susuz da bırakmadı. Elinde kalan son bir ekmek parçasını bana vermeye hazır bir adamdı ama beni hiç sevmedi. Onun için sorumluluktan başka bir şey değildim. Beni beslemeliydi, beni büyütmeliydi çünkü beni onlar yapmıştı. Beni istemişlerdi.
"İstediler mi sahiden?"
"Seni kim ister Elfida?"
Hastaneye yattığımdan beridir babam beni hiç aramadı. Ne halde olduğumu da hiç sormadı. Şu an nerede, ne yapıyor, bilmiyorum. Bilmek istemiyorum. Bir babam olduğunu unutmak istiyorum. Birinin varlığı olmazsa acısı da olmazdı, değil mi?
Eğer yüreğimdeki o baba eksikliği geçecekse bir babamın olmamasını tercih ediyorum.
Üzgünüm, belki çok ileri gittim ama kendime engel olamıyorum.
Annem ise gözlerini bana dikmiş, öylece oturuyordu. Anne miydi peki? Anne olması için ne yapması gerekiyordu? Annelik gerçekten tam olarak neydi ki ben annemi kıyaslayacaktım.
"O da seni sevmiyor."
"Bana böyle bakmaya mı geldin?" diye sordum sonunda. Saate baktım. 10.45'ti. Özgür sınava gittiği için hastane odasında annemle yalnızdım. Annemin ise neden sabahın bu saatinde geldiğini bilmiyordum.
Annemsiz ve babamsız hayat daha kolaydı.
"Seni günlerdir çok merak ediyorum. Telefonlarıma da cevap vermedin. Yanımda kalmana izin vermiyorsun. Ben ne yapacağımı şaşırdım." dedi annem. Üzerinde beyaz bir gömlek ve kumaş bir pantolon vardı. Buradan çıkınca işe gidecekti işte. Yanımda kalmak için eşyalarını bile hazırlamamıştı. Yanımda kalmak istemiyordu.
"Anlamıyorsun, değil mi?" diye sordum. "Sana yalvardım ben, anne." Ağlamamak için ellerimi yumruk yaptım. "Her gün gözlerinin önündeydim, beni gör diye sana yalvardım. Gözlerinin içine baktım. Yardıma ihtiyacım olduğunu illaki söylemem mi gerekiyordu? Neden anlamadın beni? Neden bir kez bile sahiden bakmadın yüzüme?" Sırtımı yatağın başlığına yasladım. "Eğer bu sorulara bir cevap verirsen seni affedeceğim."
Affetmek kolay bir şey değildi. Onu affetmeyecektim ama içten içe onun sözlerine ihtiyacım olduğunu da biliyordum.
"Bu hale gelmende benim hatamın olduğunu biliyorum. İster inan ister inanma. Seni gerçekten göremediğim için çok pişman oldum ama geç kaldım. Gözlerine bakınca bunu görüyorum." Ayağa kalktı, yürüdü, yürüdü. Yatağımın yanına geldi ve oturdu. "Beni de annem hiç sevmedi. Ben küçücük yaşta çalışmaya mecbur bırakıldım. Babam benim de bir kez olsun saçlarımı okşamadı, ellerimden tutmadı. Ben hiç sevgi görmedim. Ne ailemden ne de babandan." Son cümlesinde sesi titredi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)
Romanceİnsanlar konuştukça ben sustum. Ben sustukça konuşmaya zorladılar. Yargılar dinmeyince kendi mahkememi kurdum ve en ağır cezayı kendime verdim. Bu kadını yarattım ve kemiklerim sayılırken her bir kemiğime imzasını atan adam, kemiklerimde kendi ce...