Bir gün önce bir yol mesafesinde gözlerime çarpan ve bir gün içerisinde hayatıma dahil olan adam, tam karşımdaydı. Kahve gözleri kızarmış gözlerimi ve akmakta olan gözyaşlarımı görünce kısılmıştı ve yanakları içine göçünce dişlerini sıktığını da anlamıştım.
Gözyaşlarımı silmek istemedim ama beni ağlayarak görmesini de istemiyordum. İçinde olduğum bu garip an, elimi kolumu bağlamıştı ve benim olayları kavrayabilecek gücüm kalmamıştı artık. Buna da ağladım bu sefer. Bir hıçkırık kaçtı dudaklarımın arasından ve başımı öne eğdim. Omuzlarım inip kalktı ve ellerimle eteğimin uçlarını hırsla sıktım.
Başımı eğdiğimde yumruk yaptığı ellerini de görmüştüm fakat gözüme çarpan asıl şey, sağ elinde tuttuğu bereydi. Çantama attığım ama kendi ellerimle takmaya cesaret edemediğim bereydi.
Başımı yavaşça kaldırdım ve kaşlarımı çatarak baktım ona. O ise konuşmama yemini etmiş gibiydi. Ona baktığımda ellerini kaldırıp bereyi saçlarıma çıkarttı. Büyük bir özenle ve ifadesiz bir yüzle bereyi kafamı taktı ve omuzlarıma değen saçlarımın uçlarına parmak uçlarıyla dokunup ellerini indirdi.
Bana hediye ettiği kendi beresini, yine kendisi takmıştı.
Ve bu, gözyaşlarımı durdurmuştu.
Gözlerimi kırpıştırarak ona baktığımda dudaklarını yine aralamadı fakat bir saniye sonra, indirdiği ellerini yanaklarıma çıkardı ve eğilip sol yanağıma bir öpücük kondurdu. Bunu asla ve asla beklemeyen ben ise gözlerimi cin görmüş gibi açarak tepki vermiştim. Baş parmağı yalnızca iki saniye yanaklarımı okşamış ve sıcak dudakları da yalnızca bir saniye yanaklarıma imzasını atmıştı.
Ardına bile bakmadan çekip gitti.
Tam karşımda duran aynayla göz göze gelince ağladıktan sonraki çirkinliğim yetmezmiş gibi, cin görmüş ifademle de karşılaştım ve içten bir kahkaha attım. Ne için güldüğüm umrumda değildi. Sadece güldüm. Kızlar tuvaletine gelip bere takan ve hiçbir şey söylemeden öpüp giden Özgür'ün şerefine bir kez daha güldüm.
Ayrıca bere yakışmıştı. Özgür'den daha çok yakışmıştı. Bu da güldürdü beni.
Özgür'ün öptüğü yanağıma sıcak bastı ve bu da güldürdü beni.
O geldi ve bu da güldürdü beni.
*
Okulda hiçbir şey yokmuş gibi ve hiç aşağılanmamış gibi vakit geçirdim. Çıkışta da kimseye bir şey söyleme gereği duymadan otobüs durağına gittim ve kulaklarımda son ses bir müzik çalarken öylece otobüs bekledim. Özgür karşı durağımda değildi.
Eve geldim ve evde kimsenin olmayışından faydalanarak son ses müzik açıp önce duşa girdim ve çıktıktan sonra da yatağıma yatıp yaklaşık bir saat uyudum. Bugün hiçbir şey yememiştim ama karnım da guruldamamıştı. Sanırım açlığın tokluk hissine alışıyordum.
Uyandıktan sonra yatakta kalmaya devam etmiş ve biraz sosyal medyada takılmıştım. Birkaç yemek videosu izlemiş, arkadaşlarımın hikayelerine göz atmış ve ardından da telefonu kapatmıştım. Canım çok sıkılıyordu ve Özgür'ün mesaj atmamış olması da kafamı kurcalamıştı.
Fakat neden o yazmalıydı ki zaten?
Ben de mesaj atabilirdim ona. Halini hatrını sorabilirdim. Arkadaşlar böyle şeyleri rahatlıkla yapardı ve ben de yapabilirdim. Hem bana verecek bir hesabı vardı. Beni baya öpmüştü bu çocuk. Hani dudakları falan yanaklarıma değmişti. Azıcık kokumu da almış olabilirdi. Bunların hesabının sorulması gerekiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/278617955-288-k905317.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEMİKLERİNDE CENNET | Yarı Texting (Tamamlandı)
Romanceİnsanlar konuştukça ben sustum. Ben sustukça konuşmaya zorladılar. Yargılar dinmeyince kendi mahkememi kurdum ve en ağır cezayı kendime verdim. Bu kadını yarattım ve kemiklerim sayılırken her bir kemiğime imzasını atan adam, kemiklerimde kendi ce...