Otel çok kötüydü. Özellikle hizmetini hiç beğenmemişti. Zaten burada otel olması bile bir nimet sayılırdı. Nadia çok iyi imkanlarda yetiştiği için bu imkanlar ona kötü geliyordu.
Bungalov otel yapmalarının sebebi neydi, çok merak ediyordu. Taşınabilirdi ve buranın ormanları çok büyük olduğu için inşaata izin verilmiyordu galiba. Fakat bu tür yapılar çok fazla maliyet ve iş imkanı istiyordu. Işıklandırma pek iyi değildi ve yatakların sertliğinden dolayı sırtı ağrımıştı. Eğer burada avcılar ve periler varsa bu tarzda bir yer yaptırırlar ama en iyi yataklardan alırlardı. Sırtının ağrıması en son istedi şeydi. Başka türlü bu yataklara tahammül edemezdi. Bunu düşünmek yerine uyumalıydı. Elini beline koydu ve geriye doğru sırtını esnetti. Birden geçmişi aklına geliverdi.
Babasını neredeyse hatırlamıyordu. Ona amcası bakmıştı. Amcasının anlattığına göre annesi kanserden ölünce, babası daha fazla ona bakamayıp amcasına bırakmıştı. Tesadüfe bakın ki amcasının ve eşinin hiç çocukları olmuyordu. Bu yüzden Nadia'yı kabullenmeleri kolaylaşmıştı. El bebek gül bebek büyütmüşler, şimdi de Nadia varlığının neredeyse kanıtı olmayan bir peri arıyordu. Perileri aramakla ömrü geçiyordu ve daha olup olmadığından emin değildi.
Perileri bulmasını ondan amcası istemişti. Amcasının araştırma merkezi vardı. Bu merkez sıradan merkezdi ama bir grup -Nadia'nın grubu ve Francis'in grubu- perilerin peşindeydi. Pekte kimse bilmezdi çünkü gizli tutuluyordu. Ne zaman güzel bir şey bulma yönünde ilerleseler Francis bir şey yapıp delilleri yok ediyordu. Nadia birçok defa kavga etmiş ve amcasına onu kovması gerektiğini söylemişti.
Nadia ölesiye Francis'ten nefret ederdi. Daha önce bulduğu en ufak açığı onun hemen yüzüne vurmuştu ve nedensizce gururunun kırılmasına sebebiyet olmuştu. Daha önce hiç düşünmediği bir şeyi Francis yüzüne vurup, onu bir sürü insanın içinde rezil etmişti.
"Senin annen kanserden ölmedi. Bence lanet olası babanı aldattı ve baban onun kanından olan senin gibi çirkin bir kızı asla istemedi. Anlıyor musun? Sen," sırada kullanacağı kelimeleri bastırarak, "istenmeyen kızsın." diye ona resmen bağırmıştı. İşinde başarılı olmasını engellemek adına da bunu merkezin kantininde yapmıştı. Bazıları Nadia'nın yanında dururken Francis gibi kötü düşünceli olanlar gülmüştü bile.
"Fransic bir kere böyle olsa bile bu bir kızın yüzüne vurulmaz. Ve Nadia'nın bu merkezdeki en güzel kız olduğunu bilirsin. Senin gibi kendini beğenmiş ve kibir sahibi kişiler ne anlar güzellikten." diye Emma, Francis'e kızmış ve onu kantinden kovmuştu.
Nadia belli bir süre Francis'in söylediklerine iç çekti. Doğru muydu, değil miydi? Eğer gerçekten böyle bir durum varsa annesinin mezarı bu yüzden mi yoktu? Ya da babasının bir fotoğrafı ya da yaşadığına dair en ufak bir belirti.
Geçmişin tekrar üstünü örttü ve Nadia çantasından kıyafetleri çıkardı. Burada hava biraz soğuktu. Gökyüzüne baktığı zaman yine parçalı bulutları gördü. Hemen gözünü aşağı kaydırdığı zaman o büyük ve açıklık bırakılmayan ağaçları gördü. İşte o zaman pencerenin önünden demiri sarmalayan yaprakları gördü. Kıyafetleri hemen yatağın üzerine bıraktı ve oraya yöneldi. Yapraklar çok keskindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI DÜNYA
FantasyNadia sıradan bir hayat yaşıyordu. Amcası yıllar önce onu araştırma merkezine alana kadar. Seve seve çalışmayı kabul etti. Nereden bilebilirdi ondan varlığını kanıtlamasını istemediği ama bulması gereken bir peri istediğini. İki grup kuruldu, iki b...