Attıkları her adımda saraya biraz daha yaklaşır olmuşlardı. Nadia yolu ezberlemeye çalışıyor, nerede ne var diye bakmadan edemiyordu. Yolda epey düşünmüş ve eğer çok zorda kalırsa Lord Matt'e başvurmayı düşünmüştü.
Avcılar kendi aralarında neredeyse hiç konuşmuyor ve gözlerini yoldan ayırmıyorlardı. Kendi krallıklarında olmalarına rağmen bir şeylerden emin olamaz halleri vardı. Nadia'nın edindiği gözlemlere göre en az Alistair'ın krallığı kadar bu krallıkta tehlike altındaydı.
Belki de lanetin etkisiydi üzerlerinde hissettikleri bu baskı ya da korku. Her neyse kimse durumdan hoşnut değildi. Hava serinledikçe daha çok serinliyor ve bu askerleri endişeli duruma sokuyordu. Avcıların soğukta olmaktan mutlu olduklarını düşünmüştü. Ama nedense hiç mutlu gözükmüyorlardı.
Onun düşüncelerini duymuş gibi Nadia'ya baktılar. Koyu kahve gözleriyle onu baştan aşağı inceledi. Önüne dönerek Nadia'yı merakta bıraktı. Nadia neden öyle baktığını merak etse bile sormadı. Merakını gizlemeliydi, aynen şu anda her adımında korkusunu gizlediği gibi.
Korkuyordu çünkü hiç bilmediği bu topraklar onu tedirgin ediyor, sanki boğuyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. İlerledikçe ve yaşadığı yer daha çok uzakta kaldıkça dönüş yolunu düşünmekten kendini alamıyordu.
Aklına güzel şeyler getirmeye çalıştı ama bu yaşına kadar o kadar da mükemmel şeyler yaşamadığını fark etti. Her daim mantıklı davranmasını bekleyen gözler, Ferguson ve Kaitlin'in inişli çıkışlı ilişkileri, Merkez'in o karanlık havasına kadar tuttu çevirdi ama mutlu anılara pek denk gelmedi.
Amcasına yetimhanede olan çocuklarla derse katılmak için yalvarır, Adam ile günlerini anlatırlardı. Başında hafif bir ağrı seyretmeye başlamıştı. Ne zaman çocukluğuna dair anılara ulaşmak isterse kafasında bir ağrı oluyordu. Birileri ondan anılarını gizliyor ve ulaşmasını engelleyen duvarlar inşa ediyor gibi geliyordu ki bu tamamen doğruydu.
Tasarladıkları ilaçlar tam da bu amaca hizmet ediyordu. Hafızanın istenen kısımlarını saklamak, gömmek ve yokmuş gibi davranılmasını sağlamak.
"Zarafetini bir taç gibi başının üzerine yerleştir. Gözlerinde taşıdığın şehveti onların kanına karıştır. Ve büyük amaca bir adım daha yaklaş."
Hatıralar gözünün önünde az çok netleşiyor, Kaitlin'in zehirli sözleri kulağına fısıldanıyordu. Kaitlin sıcak elini onun soğuk elinin üzerine koyarak "Taşıdığın kanın hakkını vermelisin." diyerek geride sadece uzaklaşan topuk sesleri bırakıyordu.
Tanıdığını düşündüğü bir adam ona yaklaştı. Yüzü bulanıktı ve sesi aynı... İsim zihninden koparılarak alındı. Ama anıların bir kısmı hâlâ hayattaydı ve kan kaybediyordu. Ölmeden yakalaması lazımdı. Kafasını kendi bedenine çevirdi, bir sedyede beyaz bir hasta takımının içindeydi.
Doktor kulağına yaklaştı, o boğuk sesiyle "Etki altına alacaklar seni, senin kozunu sana karşı kullanacaklar. Sahip olduğun ırkın tüm güçlerini senden çalmak istiyorlar. Bu anıyı hatırla Nadia Diamond. Hatırla."
Bu anılar ona aitti, şüphesiz. Ama o isim bir aklına gelse, onu uyaran kişiyi bir hatırlarsa bazı şeyler aydınlanacaktı. "Yürüsene!" kolundan tutulup sürüklenirken saraya geldiklerini fark etti. Onu kapıdan içeri iterek koridorda sürüklemeye başladılar.
Nadia ise ona yapılan muameleyi şu anda umursamıyordu. Çünkü o ismi hafızasına getirmek için elinden geleni yapmakla meşguldü. Hayatına belki de çok büyük etkide yön verecek o kişi... Kendini deja vu hissinin içinde buldu. Gözlerini sıkıcı yumdu ve yerde yuvarlanmayı bile önemsemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI DÜNYA
FantasyNadia sıradan bir hayat yaşıyordu. Amcası yıllar önce onu araştırma merkezine alana kadar. Seve seve çalışmayı kabul etti. Nereden bilebilirdi ondan varlığını kanıtlamasını istemediği ama bulması gereken bir peri istediğini. İki grup kuruldu, iki b...