18

57 17 22
                                    

   Hava henüz yeni aydınlanıyorken Nadia çantasını kontrol edip, odasına giren güneş ışıklarını inceledi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

   Hava henüz yeni aydınlanıyorken Nadia çantasını kontrol edip, odasına giren güneş ışıklarını inceledi. Doğanın yarattığı bu ışık olayı bile onda mucizevi hisler uyandırıyordu. İnsanlık ne kadar kaçarsa kaçsın şu an şehirleri kurduğu yerler de önceden birer doğaydı. Kaçınılmaz gerçek: İnsanın habitatı doğadır.

   Ceketini kollarından geçirip alınacaklar listesini amcasının mail adresine gönderdikten sonra -gün doğmadan yapılan işlere her zaman kızmıştır- ekranı kapattı. Sırt çantasında bilgisayarı taşımak için yapılan bölgeye yerleştirip fermuarını kapattı. Fotoğraf makinesini boynundan geçirdikten sonra tamamen hazırdı.

   Odadan çıkıp, kapının kilitlendiğine emin olunca derin bir nefes aldı. Askeri çizmeleri verandanın tahta yapısında gıcırtı çıkarmasıyla bile ilgilenmedi. Basamakları hızlıca indikten sonra yokuş aşağı yürüdü. Karavana uzaktan baktıktan sonra meydana doğru adımlar attı.

   İnsanlar, burada hayata şehirden farklı tutunuyordu. Doğayla bir bütün olarak yaşıyor, tuhaf geleneklerini sürdürüyordu. Güneş doğduğunda birçok çocukla beraber yetişkinler işlere başlayarak geçimlerini devam ettiriyordu. Bir tezgahın önünde durduğunda koyu tenli kadınla bir süre bakıştılar. Krep hamuruna sarılmış, içeriğini bilmediği bir yemek iştah kabartıyordu.

   "Nedir bu?"

   "Masala Dosa." dediğinde isminin masalımsı tadını kadının yaşadığını düşündü. Kokusu ciğerlerine baharatın ağırlığını taşırken içinde ne olduğunu daha çok merak etti.

   "İçinde neler var? Nasıl yapılıyor?" dediğinde artık konuşan kendisi değil, midesiydi. Yabancılarla konuşmayı hiç sevmemesine rağmen konu yemek olduğunda dilinin yerine birkaç lafı midesi yapmıyor değildi.

   "Dışında olan hamur, pirinç krebi. Prinç ve mercimek birkaç saat suda durduktan sonra hazırlanır," eliyle tavada duran iç harcı işaret ettiğinde Nadia kafasını o tarafa çevirdi. "Genellikle iç dolgu malzemeleri değişir. Ben ise Hint turşularına batırılmış olan patates ve soğan körisi tercih ettim."

   Ağzının suyunun aktığını sandığında dudaklarını birbirine bastırdı. Kadına baktığında satın alıp almadığını ölçer bakışlarla karşılaştı. "Bir tane alabilir miyim?" dediğinde kadın zevkle yemeği hazırladı.

   Krebin arasına koyduğu yemeği bir tabağa aldıktan sonra Nadia'ya uzattı. Tabağı alıp yanında duran tabureye oturduktan sonra yağını akıtarak yediği yemeğin tadına varıyordu. Damağında yayılan acı ve ekşi öyle dengeliydi ki bu kadar seveceğini hayal dahi etmemişti.

   Önüne uzatılan peçeteye bir süre baktı. Bir tabure çekip oturan Alistair peçeteyi hâlâ çekmemişti. Ufak bir çekingenlikle aldığı peçeteyle ağzının kenarlarını silen Nadia bir an olsun gözlerini ayırmadı.

SAKLI DÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin