Honour, olduğu yerde elindeki dal parçasıyla oynamaya koyuldu. Peri kanadı çizip çizip duruyordu. Bu iş neden bu kadar zordu ki Tanrı aşkına?Yılları gezerek, ormanlarda, en ufak detaylarda geçmişti. En çok inanan Nadia'nın yanında geçmişti. Şimdi o çantasını alıp çekip gitmişti. Honour ise kal dememiş ya da onunla gidememişti. O gece ki konuşma beyninde dönüp duruyordu.
Hava buz gibi soğuktu. Birazdan çok şiddetli bir yağmurun haberini veriyordu. Nadia notları arasına avcıların soğuk bölgelerde daha iyi avlandıklarını not etmişti. Honour kaşlarını çatarak "Bu bilgiyi nasıl elde ettin Nadia?"
"Honour belki garip karşılayacaksın ama burada beni korkutan şeyler var. Şüphelerim ile yaşamaya ve sizinle aynı enerjiyi taşımaya çalışıyorum sürekli. Ama olmuyor."
Kalemi kucağına bırakıp gözünün kenarını bir peçete ile sildi. Gözleri karanlıkta bir noktaya sabitlenmişti. Onu saatlerce izleyebilirdi ama bunu zaten sürekli yapıyordu. Konuşmak içinse gurup dışında yan yana geldikleri söylenemezdi. Bu gece Nadia'nın yalnızlığını ve bunun getirdiği korkuyu hissedip yanına gelmişti.
"Benim de şüphelerim var, herkesin var Nadia ama sen bize inançlarımız için çalışmayı öğrettin. Önce perileri ya da avcıları değil, kendimizi bulmayı öğrettin. Seni vazgeçerken görmek hepimizin canını yakıyor."
İlk defa bu kadar doğal ve sade konuşmuştu Honour. Nadia'nın yanında huzur buluyordu, yaşamak için nedeni oluyordu. Kadınınsa bundan haberi bile yoktu, bu histen mahrumdu.
"Gerçekten kendini bulmayı sana öğretebildim mi Honour?" Sesinde merak vardı.
"Fazlasıyla Nadia, fazlasıyla." İkisi ufak bir kahkaha attılar, acı biçimde gülüşleri ormanın derinlerine doğru enerjisini kaybederek yol aldı.
"Sana bunu söylemekte çekinmeyeceğim. Perileri bulacak gücüm kalmadı. İnanmadığım bir şeyi size inandıramam." Gözleri bu sefer yeri buldu, sıkıcı kapadığı.
"Nadia çok yaklaştık. Her zamankinden çok, gidemezsin." Honour ileriye gittiğini düşündü ve "Yani gidebilirsin ama kalmanı daha çok isterim."
Bir süre göz göze geldiler. Nadia kafasını sağa sola sallayıp durdu. Ayağa kalkıp tırabzanlara elini koydu. "Buraya geleli neredeyse iki hafta oldu ve bulduğumuz tek şey şu aptal dönüşüm bitkisi. Belki de buradan çoktan gittiler. Bir baksana etrafına! Fakirlik içinde yaşayan aileler dolu, evlerinde hemen her
gün su basması korkusu ile yaşıyorlar. Ormana yolculuğa çıkıyorsun birkaç saat oluyor yağmur yağıyor. Köyün meydanı ise kemikleri sayılan çocuklarla dolu. Bir alete ihtiyacın olsa gelmesi için bir gün beklemen lazım." Sustu ve yeniden devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI DÜNYA
FantasyNadia sıradan bir hayat yaşıyordu. Amcası yıllar önce onu araştırma merkezine alana kadar. Seve seve çalışmayı kabul etti. Nereden bilebilirdi ondan varlığını kanıtlamasını istemediği ama bulması gereken bir peri istediğini. İki grup kuruldu, iki b...