✨
Bunalmış olmanın o ağır etkisi damarlarında geziniyordu, dertler oksijen gibi hemoglobine bağlanmıştı sanki. Yalanlar öyle içine işlemişti ki artık dayanamıyordu. Kimse kimseye asla dürüst olmayacaktı, dürüstlükten bahsederken bile kendilerini en çok geriye atan kişiler olacaklardı.
Nadia kendi de dahil artık kimseye güvenmemeye başladı.
Karanlık iyice ormana çökmüş, geriye sessizlik ve birkaç hayvan bırakmıştı.
"Neyin var Nadia?" dedi Alistair. Bu nehirde en çok kırgın olduğu adama gözleri kaydı. Hayatında en çok kırgın olduğu kişi olamazdı çünkü canını daha çok yakmış birçok kişi tanıyordu.
"Hiçbir şey Ruh Kralı." dedi sitem dolu sesiyle. Hiçbir şey aynı zamanda çok fazla şey demekti. Kalbindeki koroner damarlar artık kalbini beslemiyordu, belki de ihanetle suluyordu. Kayıp olan perileri ararken kayboluyordu.
"Bunu sana söylersem benden uzaklaşırsın sandım." dedi Alistair. "Belki de her türlü uzaklaşacaktın, ben bile kendi gerçeğimi kabul edemezken senden kabul etmeni bekleyemezdim."
Nadia gözlerini Alistair'a kaldırdı. Dudaklarını ıslattı ve yeniden gözlerini yere çevirdi. Derin bir soluk alarak "Ben sana dürüst olmaya çalıştıkça sen benden bir şeyler sakladın Alistair. Canım yandığında bunu sana açık açık söylerken bile kendinden bir şeyler anlatmadın bana. En çok sana yakın olmak istedikçe kaçtın benden. Senin için sadece aşk umudu olmamdan bahsettin, bense birbirimizin yaşam umudu olmak istiyordum. Sadece aşık olan kişiler gibi değilde birbirine destek olmayı bilen iki kişi."
Nadia başını iki yana salladı. Parmaklarını saçlarının arasına geçirdi ve yanağının içini ısırarak Alistair'a döndü. Gözleri dolmuştu ama dolan tek şey gözleri değildi.
"Türümü senden sakladığımı söyleyip duruyorsun ama ben bile bilmiyorum. Ben annem ve babam kim onu bile bilmiyorum ama sen bana ne olduğumu sorup duruyorsun." Nadia ayağa kalktı ve bir ileri bir geri giderken sessiz duran Alistair'a parmağını salladı. "Benden bile bile lanetli ruhların kralı olduğunu sakladın, lanetin kralı olduğunu sen öldükten sonra mı öğrenecektim ha?"
Alistair ayağa kalktı ve gözlerini Nadia'dan bir an olsun çekmedi. "Özür dilerim." dedi düz bir ses tonuyla.
Nadia geriye çıkarak "Ha bir de bu var işte. Özür diliyorsun ama ben ne sesinde ne de gözlerinde o duyguyu görmüyorum. Pişman durmuyorsun, ya da mutlu, ya da üzgün. Çok çok derine inmeden başkasına davrandığın gibi davranıyorsun. Bu yolda beraberiz ama ben tek başıma yürüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI DÜNYA
FantasyNadia sıradan bir hayat yaşıyordu. Amcası yıllar önce onu araştırma merkezine alana kadar. Seve seve çalışmayı kabul etti. Nereden bilebilirdi ondan varlığını kanıtlamasını istemediği ama bulması gereken bir peri istediğini. İki grup kuruldu, iki b...