16

52 16 17
                                    

    Durmadan düşünen beynine artık durması için yalvarıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

    Durmadan düşünen beynine artık durması için yalvarıyordu. Sakin kalmaya çalıştıkça bunu bir türlü beceremeyen Francis otel odasının adım atılmadık yer bırakmamıştı. Oturduğunda, vücudunun stres ve enerji yüklü organları adeta yerinde durmakta zorluk yaşıyordu.

    Herkes sırlar saklardı, bunlar oldukça doğaldı. Ama onun sakladığı sırrın ortaya çıkması demek, her şeyin mahvolacağı anlamına geliyordu. Küçükken bilmediği şeyler hakkında ne kadar şanslı olduğunu bir kere daha hatırladı. Hiçbir yükün altında olmama duygusunu özlediği kadar başka hiçbir şeyi özlemiyordu.

    Nadia bulunmuş, her şey yeniden düzene geçiyor derken neden bir anda ortaya çıkmıştı lanet olasıca? Parmakları alnını sıvazlarken acının üstünde olan baskının onu rahatlattığını fark etti. Bir süre bu duyguya uzak kalmıştı, sanki ilk defa tanışıyorlardı.

    Beynini zorlayıp, içine düştüğü bu durumdan kurtulmanın yollarını aramaya başladı. Kulağına birkaç dedikodu çoktan yayılmıştı. Ajanları her yerdeydi ve Francis'in bunu öğrenmemesine imkan yoktu da.

    Dışından bile konuşmaz duruma gelmişti. O varken dışından konuşmak gibi bir tehlikeye girmemezdi. Perdeyi aralayıp Adam'ın odasını izleme işine döndü. Eğer onu görseydi açık eder miydi? Bu kendisini de riske atmaktı. Hayır, tamamen riske giren benim çünkü onun başkalarının hayatını korumak zorunda değil. Korusa bile kimliğini gizlemek durumunda değil.

    İç sesine tamamen hak verirken, kendini yatağa bıraktı. Buraya kadar geldiyse mutlaka ama mutlaka önemli şeyler demesi gerekirdi. Nadia'nın başına gelenler gibi, sonrasında hafızasının yerinde olduğunu söylemek gibi. Nadia'yı koruması gerekiyordu, iyi güzel ama kendini açık etmeden nasıl yapacaktı?

    O an aklına gelen fikirle dolabından haki renginde kapşonlusunu aldı. Başına geçirdi derin bir nefes alıp, onunla karşılaşmamak için yakarmaya başladı. Yağmur başlamış, şiddetle yağarken karavanın kapısına birkez daha tıklattı. Kapıyı açan Kaitlin kaşlarını kaldırıp "Ne yapıyorsun burada?" dedi.

    Sesini oldukça kısık tutmaya çalışarak "Nadia ile konuşmam gerekiyor." elleri cebinde olduğu yerde ayaklarını kaldırmadan minik yükselmeler yapıyor, gözleriyle içeriyi tarıyordu.

    "O uyuyor, ne var?" bu soruya nasıl cevap verecekti ki? Kaitlin'e güvenmek istiyordu elbet, güzel bir geçmişleri vardı ama Ferguson söz konusu olunca işler değişiyordu. Kaitlin bu konularda Francis'e ne kadar sadık kalabilirdi? Birbirlerini ve daha fazlasını korumak için verdiği sözü tutmaya devam edeceğinden emin olmak için gözlerine baktı.

     "Kaitlin, Prens burada." gözleri vahşet görmüş gibi açılan Kaitlin, Francis'i kolundan tuttuğu gibi karavanın içine çekti. İçeriye bir göz attıktan sonra "Bekle," dedi ve hızlıca üzerine mont çekti. Başına şapkasını çektikten sonra karavanı terk etmek için beraber dışarı çıktılar. Ormanın derinliklerine yürürken en ufak bir harekete hazır hâle gelmişlerdi.

SAKLI DÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin