5

134 31 108
                                    

"Emma, yoklar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Emma, yoklar." Nadia odaya girip, kapıyı kapattığında güneş yeni yeni ışıklarını gösteriyor, ben geliyorum, diyordu.

Emma, biraz soluk yüzü ile Nadia'ya döndü, sorgular biçimde baktı ve "Gerçekten mi?" dedi. Emma'nın midesi çok bulanıyor, kendini kusacak gibi hissediyordu. Midesindeki asit boğazından yukarı çıktıkça öğürme hissi ile dolup taşıyor ama kendini dizginliyordu.

"Gerçekten. Bu vakitte nereye gitmiş olabilirler ki? Hadi gittiler ama neden?" Nadia biraz bu sorular ile düşünmeye devam etmiş, daha sonra yere kusmaya başlayan Emma'yı görmüştü.

Yanına gitti ve eli Emma'nın alnına gitti. Ateşi çok çıkmıştı. Odanın içinde hafiften sarhoşluk hissi veren bir koku burunları zorluyordu. Emma'ya peçete verdikten sonra içeri temiz hava girmesine izin verdi. Biraz pencerenin önünde durdu ve zihni açıldı. Sarhoşluk hissi gitmişti.

"Kalk Emma, yatağa hadi." Onu yatağa koyup, su içirmiş ve uykuya dalan Emma'yı bırakıp yeri temizlemek için paspas aldı. Her ne kadar midesi çok bulansa ve arada gözleri kararsa da işi bitmişti.

İçeri eski havaya sahip olunca ellerini beline götürdü ve ciğerlerinde sanki günlerdir dışarı çıkmayı bekleyen nefesi serbest bıraktı. Soluk sesi sessiz odada yavaşça yayıldı ve enerjisini kaybedene kadar ilerledi. Bir gün o da anne ve babasına sahipken birden gitmişlerdi. Gerçekten yok olmak veya yok olmuşluk oyununun içine girip saklanmak ne kadar da kolaydı.

Adam ve Honour'un bu kadar yaklaşmışken ortadan kaybolmalarının iyi bir nedeni olmalıydı. Terk etmiş olamazlardı ya. Nadia kendini kendi düşünceleri ile huzursuz etmekten alıkoymaya çalıştı.

"Tamam sakin güzelim, ben geldim." Adam'ın sesi zihninin en derinlerinde yer edindi. Bir damla yaş gözünden yanağına hücum etti. "Sakin tatlım, sakin." Adam yavaşça elini kavrıyor ve gözyaşını siliyordu.

Bundan iki yıl önce Nadia amcası ile şiddetli bir kavgaya girmişti. Amcası onun beceriksiz diye nitelendirmiş ve alması gereken ödülü Francis'e vermişti.

"Amca aptallık ediyorsun. Bak lütfen dinle. Ben yaptım, buluşu senin gözlerin önünde buldum." İlk defa bir deneyi başarılı olmuştu ve amcası sırf Francis'in amcası şirkete büyük miktarda para bağışladığı için ödülü ona veriyordu.

"Aptallık ediyorum ha? Ben aptallık ediyorum. Nadia unutma ben senin amcanım. Kimsen olmadığında ve evsiz kaldığında yanında ben vardım. Sürtük annen ile babam değil. Konuştuğun kişiye dikkat et. Şimdi defol odamdan."

İçinde cam parçaları misali bir şeyler kırılmış ve diğer dokularına zarar vermeye başlamıştı. Olduğu yerde soğuktan donan bir kuş misali donmuş ve adım atamıyordu. Sinirleri sinsice kaynayan su gibi dışarı çıkmak için o sözleri bekler gibiydi.

"Senin aptal buluşuna ihtiyacım yok." Kalbine bir hançer misali batan bu sözler cam parçalarından daha beterdi.

"Benim de senin aptal merkezine ihtiyacım yok." Kapıyı hızla kapatarak merdivenleri indi. Tek isteği bu aptal merkezden olabildiğince uzağa gitmekti.

SAKLI DÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin