"Kaitlin bu halin ne?" Nadia ayağa fırlamış, üzerinden kovadan boşalırcasına su akan kadına ne diyeceğini düşünüyordu. Bir açıklama yapmadan üzerinde olan montun şapkasını açıp yüzündeki suları mümkün olduğunca sildi.
"Yürüyüşe çıkmıştım." aklına gelen ilk yalanı söylemişti ama bunun ne kadar güzel bir yalan olduğu hakkında pek bir fikri yoktu. Gerçi önemsizdi, onu bu şekilde sorguya çekemezlerdi. Ferguson'un gözleri dışında.
Damlayan su sesleri eşliğinde Kaitlin karavanın sonuna doğru ilerledi ve kapıyı kapattı. Nadia olduğu yere oturup, bardağının kenarıyla oynamaya devam etti. Bu içecek eskisi gibi onu sarmıyordu. Sadece geçmişe kocaman bir özlem.
Ferguson çok durmadan, bardağı öylece masaya bırakıp koridoru yürüdü. Aynı odaya girdiğinde, banyodan fıskiye sesi yağmurun arasına karıştı.
"Harika!" dalga geçercesine söylediği bu sözle bir süre durdu. Bardağın kıvrımlı kısmını dudaklarına değdirip, uzun süredir hasret kaldığı tada varmaya çalıştı. Geçmişine ait olan bu tat, ona bir an olsun kırık bir huzur sağladı. Portakallar, her zaman kilit noktaydı.
Bilgisayarı açıp, Meghalaya bölgesine kuş uçumu bakıyordu. Fakat hiçbir şekilde çölü andıran bir orman yoktu. Yeni bir sayfa açıp beş boynuzlu ayılara baktı. Görünürde bununla da ilgili bir açıklama yoktu. Ne sanmıştı ki... Mitolojik yaratıkları bir saat boyunca okumuş, elde tutulacak hiçbir bilgi bulamamıştı. Yaşadığı şeyi açıklayacak kimse aklına gelmiyordu. Alistair ve kadın dışında.
Ormana nasıl gidileceğini az çok anlamıştı. Gözünü kapat, gideceğin yeri hayal et, koş. Kaitlin başında havluyla yanına geldiğind hızlı bir şekilde ekranı indirdi. Yakalanmışlık hissi yaşayan Nadia, korkuyla kuruyan ağzına birkaç yudum portakal suyu bıraktı.
"Kaitlin ne fark ettim biliyor musun?" mini dolaptan malzeme çıkaran Kaitlin, omuzlarını kaldırdı.
"Hayal et ve hayalet çok farklı iki şey. Bir şeyi hayal edince hayalet olduğunu anlayabilirsin." yıkılırcasına gülen Nadia, elini ağrıyan karnına bastırıp, yüzünü buruşturmuş olan Kaitlin'i umursamadı bile.
"Nadia mümkünse sus." dediğinde işleri daha sert yapmaya başlamıştı. Aslında onu böyle neşeli görmek mutlu ediyordu fakat soğuk şaka hoşuna gitmiyordu. Yemeği hazırlanmasına yardım eden Nadia arada gülmemek için dudaklarını bastırsa bile duramıyordu. "Sen hayal ettin mi bir hayaleti yoksa bir hayalet mi sana hayal etme gücünü bahşetti?"
Meghalaya'da yoğun yağış varken North Krallığı kavurucu sıcaklığa dayanmaya çalışıyordu. Aslında avcıların birçok özelliği arasında dayanma gücü ekstra verilmişti Tanrı tarafından.
"Eliza ruhe havayı hissediyor musun?" elindeki kitabı kaldığı yerin kaybolmaması için masaya açık şekilde bıraktı. Kız kardeşinin oturduğu yere yaklaşıp yanına oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI DÜNYA
FantasyNadia sıradan bir hayat yaşıyordu. Amcası yıllar önce onu araştırma merkezine alana kadar. Seve seve çalışmayı kabul etti. Nereden bilebilirdi ondan varlığını kanıtlamasını istemediği ama bulması gereken bir peri istediğini. İki grup kuruldu, iki b...