mediadaki- Natalia
bölüm şarkımız mediada :)
İYİ OKUMALAR. YORUM YAPMADAN GEÇMEYİNİZ :D
ÖZELLİKLE BÖLÜMLERİN DÜZENİ NASIL OLMUŞ ARKADAŞLAR? SÖZLERİM , CÜMLELERİM NASIL YORUM YAPARSANIZ SVİNİRİM. ÇÜNKÜ ÇOK YAKINDA BU HİKAYEMİ BİR YAZARA GÖNDERECEĞİM. ÇOK ÖNEMLİ GÖRÜŞLERİNİZ...
NATALİA
Umut’a yaklaştığım süre boyunca ondan daha da uzaklaşıyordum. Onu tamamen kaybettiğimi anladım artık. Umut günlerce o kulübe evinden çıkmaz olmuştu. Ben gitmeye karar verdim. Annem, gelemedi. Ne olduğunu bilmiyorum ama gelmedi. Melih, yani abim bana uzaktan bakıp duruyor ama bir türlü konuşmuyordu. Bu bana çok ağır gelmeye başladı. Bende sustum. Acılarıma karşı, abime karşı sustum. Gözlerimden yaşlar yanağıma süzülürken odamda bu düşüncelerle bavulumu hazırlamaya başladım. Kimse bilmeden Polonya’ya gideceğim. Ama inanın bu kararı vermek çok zor oldu. Annem yine gelir abim için. Konuşurum onunla ama ben gelebilir miyim? Bir daha gücüm olur mu bilmiyorum.
‘’Natalia!’’ diye seslenilmesi ile aşağı indim. Öykü ile Ece sevimli bir şekilde ‘’Natalia, yarın gezmeye gideceğiz. Gelir misin sende?’’ dediler. Gülümsemekle yetindim. Ama gelirim diyemedim. Dolu gözlerimle masadaki neşeyi dinledim. Herkes mutluydu. Abim bile Güneş ile ilgilenirken gülümsüyordu. Onun gülümsemesi benim buruk bir şekilde gülümsememe neden oldu. Umarım daha da mutlu olursun abiciğim.
UMUT
Bazı yaralar bir şekilde kapanıyordu. O zaman gerçek olduğundan şüphelenirdi insan. Yaralarım bu kadar çabuk kapanıyorsa, aslında acıtmıyor mu dersin. Ben şanslıydım belki de. Güneş’ten bu kadar çabuk vazgeçip gitmem, onu unutmama yardım etmiş olabilirdi. Çünkü onun kaderi Melih’ti. Ben bunu kabul etsem de etmesem de bu çok net belliydi. Melih, Bora amca ile evlilik meselesini konuşmuştu. Bora amca rızasını göstermişti. Güneş, yakında evlenecekti. Kafam allak bullak olmuştu. Önümdeki tabakla oynamaktan sıkılıp kalktım masadan. Kimse bir şey sormuyordu. Kimse otur demiyordu. Çünkü biliyorlardı içimdeki savaşı. Ali amca da Bahar yok diye sinirlenmişti. Ama peşine adam taktığı için nerede olduğunu biliyordu. Bu da rahat bir şekilde oturmasını sağlamaktaydı. Kafamdaki bin tane soru ile çıktım yine evden. Bahçede ellerim siyah kabanımın cebinde yürümeye başladım. Soğuğu iliklerime kadar hissederken yalnızlığın, soğuk karanlığında kayboluyordum. Okyanus gözler gözlerimin önüne gelince daha da titredim. Çünkü bu gözler Natalia’ya aitti. Şaşkınlığım ruhumu esir alırken başka bir yolculuğa çıkmıştı kalbim. Kulübeme geldiğimde onun yakınında ki banka oturup ağaçların esintide çıkardığı gürültüyü dinledim.
NATALİA
Abime baktığımda son kezdi bu bakışım. Bana hiç gülümsemeden çekti siyah gözlerini üzerimden. Üzgün bir halde yemeğimi yemeye çalıştım. Enginarı bitirince hep beraber kalkmıştık masadan. Ailenin büyükleri salona çekilip Türk kahvelerinin tadına bakarken ben bahçeye çıktım. Son kez İstanbul’un güzel kokusunu çektim içime. Yine adımlarım Umut’un kulübesine döndü. Heyecanla adımladıkça topraklı yolu kalbim daha da hızlanıyordu. Sanki içimde bir yerlerde çırpınan bir şey vardı. Hani nefes alamazsın da oksijen diye çabalarsın ya onun gibi…
Umut’u banka oturmuş gördüğümde olduğum yerde durdum. Ellerimi bordo kabanımın cebine koyup bir süre onu izledim. Rüzgâr saçlarımı savurdukça gözlerim nemleniyordu. Derin nefes alıp kendimi toparlamaya çalıştım. Ama olmuyordu. Ne kadar çabalarsam çabalayayım ne onu unutuyordum ne de nefes alabiliyordum. Gitmek, hala buna hazır mıyım bilmiyorum. Gitsem, yeniden başlayacağım bir hayatım olacak mı?
Hiç sanmıyorum. Önceleri hep hatırlayacağım onu. Çok acı çekeceğim. Sonra içimdeki yara kapanacak, kabuk bağlayacak. Arada sırada onu hatırlayacağım. Ama geldiği gibi geri gitmeyecek aklımdan. Onu asla gömemeyeceğim kalbimin derinliklerine. Gözlerimden süzülen her damla yanağımı yakarken arkamı döndüm sevdiğime. Ama karşımda gördüğüm yüzle donup kalmam bir olmuştu.
‘’A…abi?’’ diyebildim sadece. Abim tam karşımda kaşlarını çatmış beni izliyordu. Derin nefes alıp bana birkaç adım daha yaklaştı.
‘’Neyin var?’’ dediğinde susmayı tercih ettim. Abim karşımda ne yapacağını bilemez halde meraklanıyordu.
‘’Neden ağlıyorsun?’’ dediğinde burnumu çekip başımı sağ yanımdan çevirip ardıma baktım. Umut hala sessizce dalgın bir halde oturuyordu. Tekrar abime döndüğümde ardıma o da kısa bakış atıp yeniden bana döndü.
‘’Onun yüzünden değil mi? Ona âşık mı oldun?’’ dediğinde utanıp başımı ayaklarıma çevirdim. Siyah botlarımın üzerinde ki iskelet kafa baskılarına odaklanmışken çenemde sıcacık bir el hissettim. Nemli mavi gözlerimi siyah gözlerine çevirdim. Abim şefkatle baktı bana.
‘’Benden utanma Natalia. Ben senin abinim.’’ Dediğinde biriken gözyaşlarımı daha fazla tutamayıp kollarımı beline sardım. Göğsüne dayadığım başıma dokunup saçlarımı okşadı. Uzun süreden sonra bir abiye bu kadar yakın olmak duygulandırmıştı beni. Melih, abimdi. Anneme benziyordu. Sıcacık kalbi, şefkatli gözleri ile. Annemin gözleri maviydi ama ikisi de aynı şefkat pırıltısını gözlerinde taşıyordu. Belki yıldızlar bile buruk gülümsüyordu bize. Bir yanda aşkından vazgeçip bir yandan da abisine kavuşan beni görmüşlerdi. Çünkü benim yaşadığım en büyük acı bu ikisiydi. Abim beni reddedince çok korkmuştum. Çok canım acımıştı. Ama şimdi başım göğsünde sımsıkı sarılıyorduk.
MELİH
Kardeşimin odasında bavulunu görünce gideceğini anlamak beni çok üzmüştü. Ona belli etmesem de gün geçtikçe içim ısınmıştı ona. O benim melek kardeşimdi. Okyanus gibi güzel gözleri vardı. Ve maalesef kardeşim buraya geldiğinden bu yana o gözlerinin gülümsediğini hiç görmedim. İçini çekti güzel kardeşim. Benden ayrılıp okyanus gözlerini benim siyah gözlerime kilitledi. Bir süre öyle kaldık. Belki de özlemimizi, üzüntülerimizi, sevgimizi gözlerimiz haykırıyordu. Yalnız yaşadığım bu hayatta ilk defa kimsesiz olmadığımı öğrenmiştim. Ve ben bu ilke umut duymuştum. Kocaman sıcacık bir yuva hayal etmeye başladım. Ama şimdi bu yuvada olmasını istediğim kardeşim gidiyordu. Tekrar boynuma doladı kollarını. Sımsıkı bir sarılmanın eşliğinde ‘’hoşça kal abiciğim. Seni çok seviyorum…’’ dedi. İçimi çekerken birkaç damlanın yanağıma süzülmesine izin verdim.
‘’Güle güle kardeşim. Seni çok seviyorum…’’ diyebildim. Kollarını boynumdan çekip son bir gülümsemesini yansıttı bana. Yanımdan ayrılınca ben hala ayakta öylece kalmıştım. Umut, yeni ayağa kalkıp bana şaşkınca baktı. Yanıma yaklaşıp ‘’Ne oldu?’’ dedi.
‘’Kardeşim, gidiyor.’’ dedim. Gözlerini irileştirip ‘’Ne? Natalia gidiyor mu?’’ dedi. Başımı evet anlamında aşağı yukarı salladım. Bir abi olarak kardeşim için yapmam gerekeni yapmaya karar verdim. Derince içimi çekip ‘’Umut, sen kardeşimi seviyor musun?’’ dediğimde cevap vermedi. Başını yere eğip yanımdan ayrıldı. Sıkıntı ile nefes verirken çalan telefonum dağıttı içinde boğuldum düşüncelerimi. Ayan Nazım abiydi. Heyecanla telefonu cevapladım.
‘’Abi?’’ dediğimde Nazım abi sıkıntı ile nefes verdi.
‘’Melih, babanın katillerini buldum. ‘’ dedi. O an içime bir sıkıntı çökerken gözlerime intikamın karanlığı çökmüştü. Merakla ‘’Kimmiş?’’ dedim. Ama duyacağım ismin hayatımı karartacağını, beni içinden çıkamayacağım kadar derin bir kuyuya bırakacağını hiç bilmemiştim.
Kara kutum vardı elimde. Ne olduğunu bilmediğim ama içinde sırları saklayan kutum. İşte şimdi o kara kutu açıldı. Hiç öğrenmek istemeyeceğim sırlar gün yüzüne çıktı. Peki, şimdi ne olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM
ActionYağmur ailesini yedi yaşındayken kaybetmiş bir kızdı. Mavi gözleri acıya tutsak, aşka yabancıydı. Onun hayatı yılların verdiği acılarla beraber bir olmuş koca bir karanlığa hapsolmuştu. Çocukluğunun ona getirdiği nefret ve kayıplarla bir bütün olmu...