AZRA’DAN
Korkularımla yüzleşmiştim. Olmayacak dediğim her şeyde olmuştu. Beni herkes unutmuştu. Yüreğim ise bana vurmaya devam ediyordu. Bu düşüncelerle savaşırken karanlık yolda adımlarım yavaştı. Yalnızdım, o adam yüzünden yalnızlığa mahkûm olmuştum. Ailemi bile görmek istemiyorum. Onlardan nefret ediyorum. Efe belası başıma onlar sardı çünkü. Zamanında şirket ortaklığı için evlen diye tutturmasalardı bunlar başıma gelmeyecekti. İki yıl önce beni kaçırdı. Onun elinden kurtulmak için ne dese kabul etmiştim. Mert’ten ayrılmamı istediğinde ise beni öldürmesini istedim. Ama yapmadı. Mert’i öldürmekle beni tehdit etti. İnanmadım. Ama mert’i gözümün önünden vurduracaktı. Biz arabadan uzakta mert’i izliyorduk. Sonra bir adamı ortaya çıktı. Mert’in arkasından silahını doğrulttu. Efe vur emrini verdiğinde korkudan hem ağlıyordum hem de deli gibi bağırıyordum.
‘’Tamam, tamam dediğini yapacağım. Ayrılacağım. Ne istersen onu yapacağım. Ne olur bir şey yapmayın ona.’’ Efe ciddice bana baktı’’Söz mü? Ne istersem yapacak mısın?’’Dedi. Başımı evet anlamında hızla salladım.’’Söz, ne istersen yapacağım.’’dedim. Efe adamına geri çekil emri verdi. Bende hayatımın aşkına uzaktan baktım. Hiçbir şeyden haberi yoktu. Böyle olması da iyiydi. Bilmesin. O mutlu olsun.
Geçmişe yaptığım yolculuğu bırakıp birkaç aydır yaşadığım yeni evime girdim. Harabe, tek odalı bir evdi. Ama burada yaşamaktan başka şansım yoktu. İki aydır, Efe’den kaçıyorum. Beni bulmasın diye her şeyi yapıyorum. Evime girdiğimde karanlıktı. Işıklara bastığımda elektriğin olmadığını gördüm. Tabi olmaz, elektrik faturasını ödeyememiştim. Evde bu yaz günü neden bu kadar soğuk? Ne yapacağım ben? Banyoya girdiğimde şofbeni çalıştıramadım. Ama mecbur banyo yapmam gerektiği için korkarak soğuk suyu açtım. Soğuk su bedenime dokunduğu an bağırarak ağlıyordum. İçimdeki her şey üşüyordu. Banyodan çıktığımda vücudum morarmıştı. Yani mum ışığında gördüğüm kadar. Üstümü hızla değiştirip, hiçbir şey yemeden yatağıma girdim. Öyle titriyordum ki. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ama güçlükle dudaklarımdan dökülen isim Mert’ti.
MERT’TEN
Ondan ne kadar kaçsam da onu yeniden görmek bana hayat vermişti. Kendime mani olamayıp markete geri döndüm. Onun çıktığını ve uzaklaştığını görünce arabamla uzaktan onu takip ettim. Ama gittiği evi gördüğümde şaşkınlığım daha da artmıştı. Zengindi, çok güzel villada oturan biriydi. Ama şimdi neden bu dökük, harabe kondu daydı. Merakıma yenilip arabamdan çıktım. Eve yaklaştığımda kırık pencereden içeriye baktım. Azra ayakta titreyerek yatak yaptığı koltuğa yatmıştı. Ev mum ışığı ile aydınlanıyordu. Ve titreyerek ağlıyordu. Bu durumu beni içten içe üzerken yanına gidemedim. Dışarıda sıcak zemine çöküp düşünmeye başladım. Ben onu çoktan evlenmiştir diye düşünüyordum. Ama görünürde öyle bir durum yoktu. Peki, burada ne işi vardı? Düşünceleri bölen Azra’nın titrek sesiydi.
‘’Me… Mert… Mert’’diye sesi gelince olduğum yerden kalkıp içeri baktım. Beni görmemişti. Ama beni sayıklıyordu. Bu duruma daha fazla dayanamazdım. Kapıya gittiğim de aralık olduğunu gördüm. İçeri girip etrafa bakındım. Çok küçük bir evdi. Burada nasıl yaşamış? Merak ediyordum. Odasına girdiğimde tedirgince yanına yaklaştım. Kendinde değildi ama beni sayıklıyordu. Bu durum içimi acıtmıştı. Titreyen elimi alnına koyduğumda ateşi vardı. Endişe ile ‘’Azra? Azra?’’dedim. Gözlerini aralayıp beni görmesi ile tebessüm etmesi bir oldu.
‘’Me… Mert geldin mi?’’dediğinde gözlerimden birkaç damlanın süzülmesine mani olamadım.
‘’Geldim. Hadi gidelim.’’dedim. Elimden sımsıkı tuttu.
‘’Ben gelemem ki. Sonra…’’deyip sustu. Meraklansam da daha fazla üstelemeyip onu kucağıma aldım.
‘’İtiraz yok. Hastasın sen. Hastaneye gidiyoruz.’’ Dedim. Boynuma kollarına dolayıp ‘’Tamam, ama bizi kimse görmesin.’’dedi. Merakım daha da arttı.
‘’Neden kimse görmesin?’’dedim. Ağzını kapatıp isteksizce ağzından önemli bir şey kaçırmış gibi baktı.
‘’Şe… Şeyden dolayı.’’dediğinde durumu anladım.
‘’Ha pardon sevgilin yanlış anlar. Sorduğum soruya bak. Neyse hadi gidelim. İyi ol ondan sonra bir daha beni görmezsin.’’dedim. Suçlu gibi başını eğdi.
Hastaneye geldiğimizde doktorlar onunla ilgileniyordu. Doktor dışarı çıktığında merakla ona baktım.
‘’Neyi var?’’dedim. Doktor sıkıntı ile nefes verdi.
‘’Hastanın, şu an görünürde rahatsızlığı soğuk algınlığı gibi görünüyor. Fakat vücudunda önemli derecede morluklar ve kesik izleri var. Tomografi sonuçları çıkmadan bu durumda bir şey söyleyemem.’’dediğinde endişem artmıştı.
‘’Kaza falan mı yapmış olabilir?’’dedim. Doktor sıkıntı ile nefes verip’’Hayır, tahminimce şiddet görmüş.’’dediğinde sinirlerim tepeme çıkmıştı. Endişe ile odaya girdiğimde Azra masumca bana bakıyordu. Yanına yaklaşıp bir sandalye çekip oturdum. Ciddiyetim her bir bakışımda belli oluyordu.
‘’Sana bir soru soracağım. Ve sen bana gerçekleri söyleyeceksin. Yalansız, her şeyi anlatacaksın.’’dedim. Azra gözlerini benden kaçırınca sesimi yükselttim.
‘’Azra, yalansız söyleyeceksin dedim.’’ Dediğimde yeniden gözlerini bana çevirdi.
‘’O it, yani Efe seni dövdü mü?’’dediğimde gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Demese de anlamıştım. O herif onu dövmüştü.
‘’Ya bunu nasıl yaptın Azra? O adamın böyle biri olduğuna bildiğin halde nasıl ona gidersin?’’dedim. Bana üzgün gözleri ile bakınca kalbim kan ağlıyordu. Ona bunu yaptığı için o adamı öldürmek istiyordum. Ama Azra’nın son söylediği sözle her şey değişmişti.
‘’Senin için, ona gittim. Seni öldüreceği için.’’
YAĞMUR’DAN
Mert’i arıyordum ama ulaşamıyordum. Meraklanmıştım. Hiç bu kadar geç kalmazdı. Bora yanıma geldiğinde endişe ile ona döndüm.
‘’Bora, Mert’i arıyorum ama cevap vermiyor.’’dedim. Bora’da bir şeyler vardı.
‘’Ben konuştum hayatım. Merak etme iyiymiş. Sadece ufak bir işi var geç gelecek.’’dedi. İçim rahatlamıştı.
‘’Oh iyi.’’dedim. Ama hazırlandığını ve Ali ile Emir’in de hazırlandığını görünce merakla ‘’Nereye gidiyorsunuz siz?’’dedim. Bora gülümseyip ‘’Merak etme meleğim. Bizimde işle alakalı birkaç görüşmemiz var. O yüzden çıkıyoruz. Siz bizi beklemeyin. Geç geliriz.’’dedi. Merakım artsa da yalan söylemeyeceğini bildiğimden ‘’Tamam.’’dedim. Hepsi bizi öpüp çıktığında Nazlı ile Sinem yanıma geldi.
‘’Gerçekten iş için gidiyorlar demi Yağmur?’’dedi Nazlı. Şüphem olsa da ‘’İş içindir canım. Ne zaman bize yalan söylediklerini gördünüz?’’Dedim. Sinem ‘’Doğru söylüyorsun. Yalan söylemezler. Neyse hadi dizimiz başlıyor.’’deyince gülümsedim. Hep beraber salona televizyon karşısına kurulduk. O hayat benim başlarken benim aklım hala bizimkilerdeydi.
BORA’DAN
Yağmur’a ilk defa yalan söylemiştim. Eğer öğrenirse benimle bir daha konuşmazdı. Ama bu onun iyiliği içindi. Mert’in bulaştığı belayı öğrense evde durmazdı. Ah mert, ah kardeşim sen kime bulaştın böyle. En azılı mafyalardan birinin oğluydu Efe. Ve bizim Mert şu an onun mekânını basmış Efe ile kavga ediyordu. Bende babamın yerine mafyalık yaptığım zamanlar tanıştığım bir barmenden aldığım telefon sonucu çocukları toplanış oraya gidiyordum. Bizim belasız günlerimiz buraya kadarmış.
YORUMLAR GELSİN: D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM
ActionYağmur ailesini yedi yaşındayken kaybetmiş bir kızdı. Mavi gözleri acıya tutsak, aşka yabancıydı. Onun hayatı yılların verdiği acılarla beraber bir olmuş koca bir karanlığa hapsolmuştu. Çocukluğunun ona getirdiği nefret ve kayıplarla bir bütün olmu...