35. bölüm -Yaptıklarının bir cezası olmalı

2.6K 106 4
                                    

 mutimedia daki Ediz...

EDİZ’DEN

Bora yı ait olduğu yere gönderirken mutluluk kahkahaları attım. Nihayet intikamımın ilk aşamasını halletmiştim. Boraya acıyordum. Hayatının en büyük şokunu yaşatmıştım ona. Sevdiği kızı kaybedince delirecekti belki de kahrından ölecekti. Bu düşüncelerimle daha da gülümseyip yerde yatan Yağmura döndüm. Gözleri kapalıydı. Yanına yaklaşıp önünde çöktüm. Ne kadar da güzel uyuyordu. Gerçekten bir melek kadar güzeldi. Ona sahip olmayı çok istesem de yapamadım. Zarar vermek istemedim. Zaten şimdiye kadar çok şey yaşamıştı. Yine yaşayacaktı. Ona asla iyi davranamazdım ama en azından masumluğunu da elinden alamazdım. Benim yanımda kalacaktı bu yüzden. Bora da tam da istediğim gibi acı çekecekti. Belki bir gün bu küçük melek beni severdi. Bu benim bir umudum du sadece. Ama onu artık asla bırakmayacaktım buna emindim. Ellerimi yanağına koymamla gözlerim endişeyle büyüdü. Ateşi vardı. Gözlerim kazağına gittiğinde kırmızılık gördüm. Kazağını sıyırıp karnına baktım. Yarası açılmıştı. Kan kaybediyordu. Hemen adamıma dönüp bağırdım.

‘’Mustafa buraya gel’’ diye. Adamım koşup yanıma geldi.

‘’buyurun ağabey’’

‘’çabuk arabayı hazırla. Doktoru da ara benim eve gitsin.’’ Dedim. Adam koşarak yanımdan uzaklaştı. Yağmuru kucağıma alıp bende dışarı çıktım. Araca önce onu yatırdım sonra da ben bindim. Eve vardığımızda tekrar onu kucağıma alıp içeri benim odama taşıdım. Doktor gelip muayene etti. Tekrardan dikiş atıp serum taktı. Doktor gidince solgun yüzüne baktım. Onun bu haline üzülmeli miydim yoksa Boranın en sevdiği varlıkta acı çekiyor diye mutlu mu olmalıydım. Bu düşünceme yanıt bulamayınca odadan çıktım.  Mustafa yı yanıma çağırdım

‘’özel uçağımı hazırlayın GİDİYORUZ’’dedim.

ALİ’DEN

Sinirden bütün uzuvlarım yanıyordu.  Hiç bir ipucu, iz yoktu. Pişmandım. Yağmurun peşinden gitmediğim için çok pişmandım. Saatler geçmişti ama gelmemişlerdi. Sabaha kadar uyumayıp araştırdık ama hiçbir şey yoktu. Sabahın ilk ışıkları vuruyordu yeryüzüne. Çocuklarla salonda oturmuş ruhsuz halde birbirimize bakıyorduk. Ardı ardına gelen silah sesleriyle silahımızı alıp kapıya koştuk. Adamlarım birilerine ateş ediyor ve yolun ortasına koşuyorlardı. Koşarak gittiğimde yerde yatan Borayı gördüm. Ağzı yüzü kan içindeydi. Hemen onu içeri taşıdık. Yaralarını çocuklar temizlerken ben Kerimin yanına gittim.

‘’ne oldu? Bora nasıl geldi?’’

‘’efendim siyah bir araba gelip yolun ortasına bıraktı. Biz koştuk ateş ettik durdurmak için ama …’’

‘’peki Yağmur. O yok muydu?’’

‘’yoktu ağabey’’ demesiyle sinirle ellerimi yumruk yaptım. Yağmur neredeydi kafayı yiyecektim. Hızlı adımlarla içeri girdim. Bora hala baygın yatıyordu. Onun uyanmasını beklemeye başladık.

BORA’DAN

Gözlerimi açınca başımda toplanan çocuklara baktım. Meraklı gözlerle bana bakıyorlardı. Başımda ki ağır ağrıyla doğruldum. Savaş yanıma oturdu.

‘’ağabey ne oldu? Yağmur nerede?’’ demesiyle kalbime bıçak saplandı. Yaşadıklarımın hepsi gözümün önüne geldi. Ayağa kalktım.

‘’Yağmur… Hayır, orada kaldı yağmur’’ diye bağırdım savaş beni tutmaya çalışıyordu ama benim durmaya niyetim yoktu.

‘’bırakın. Yağmuru almam lazım.’’diye ağlamaya başladım. Onlar beni tutarken daha fazla direnemeyip diz çöktüm. Benim kalbim orada kalmıştı. Ne durumdaydı bilmiyordum. Deli gibi bağıra bağıra ağlamaya başladım.

İMKANSIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin