mediadaki- Güneş
MEDİADAKİ BÖLÜM ŞARKIMIZ OKURKEN MUTLAKA DİNLEYİNİZ :D
GÜNEŞ
Hayat bazen darma duman olmakmış. Bazen hiçliğin içinde daha da hiç olmakmış. Artık ne gülebilirdim ne de gerçekten iyi olabilirdim. Ben çoktan ölmüştüm. Şu anki Güneş küllerinden bir araya gelmişti. Ama ne kadar dimdik dursam da aslında çoktan çökmüştüm. Rüzgâr değse bedenime uçup yine yok olabilirdim. Hala burnumda onun teninin beni sarhoş eden kokusu vardı. Siyah gözleri hala aklımdan bir an olsun çıkmıyordu. En ufak bir sözü rüzgâr olup yine beni savuruyordu. Kayboluyordum… Zaten uzun süredir kayıptım ben. Bulamıyordum kendimi.
Artık ne dağlara adını yazsam bana gelirdi ne de ölsem. Bu kez ben onu kırmıştım. O beni nasıl kırdıysa aynı şekilde kırmak isterdim ama ben o zaman ben olmazdım. Aldatmak, onun aksine bana göre değildi. Sayesinde elimde avucumda bir şey kalmamıştı. Ruhum bile artık bende değildi. Belki de en çok bu yüzden ondan nefret ediyordum. Beni bilinmezliklerin olduğu cehenneme koyduğu için. Oysa ben onun siyah gözlerine bakarken hep cennetim demiştim. Oysa cehennemimmiş bilememişim. Şimdi yağmur yürekli olsa ne anlamı olur ki? Çoktan cesurluğumu kaybedip yere çakılmamış mıydım?
Annem beni kollarının arasına aldığında bacaklarımdan gücün çekildiğini hissettim. Bir anda bedenim annemin kollarının arasında yere kayarken annem sımsıkı tuttu beni. Benimle beraber loş ışıkların ele geçirdiği salonun ortasına çöktü. Hala başım annemin göğsünde gözlerimden sessiz yaşlar bırakıyordum. Hıçkırarak ağlamayı bırakmam bir ay olmuştu. Artık çarem olmadığını anlamıştım. Zaten Selim dayım bana çok kızmış. Sağlığımın kötüye gidebileceğini söylediğinde korkmuştum. Yine o garip kokuların olduğu hastane köşelerine gitmek istemiyordum. Annem bana ‘’Kızım iyi misin?’’ dediğinde hiçbir şey diyemedim. Bir süre daha susup öylece kucağında anne kokusunu içime çektim. Bu koku ne güzel bir şeydir böyle. İçime işlerken, huzur ve sakinlik veriyordu. Ben hep zor zamanlarımda kaçıp, yalnızlığı seçmiştim. Oysaki ne de hatalıydım. Gitmeyip burada anneme de sarılabilirdim. Belki de içim bu kadar yanmazdı. Ama ben tam tersini yapıp yine kaçmıştım. Dolayısıyla içimde ki acı alev alıp koca bir ateşe dönüşmüştü. Önce kalbimi yakıp sonra tüm bedenimi ele geçirmişti. Beş ay boyunca acılarım beni yakmış ve en sonunda küle dönüştürmüştü. Şimdi, acılarımı nasıl anlatacağımı bilemez haldeydim. İçim acıyordu. Kırılıyordum daha çok. Ve her seferinde Melih’i görünce ona daha da nefret duyuyordum. O değil miydi beni böyle yakan? Önce beni sev dedi sonra git. Ben her dediğini yaptım. Önce sevdim sonra gittim. Gittim ama için için acı çekip yanmaya yok diyemedim.
Şimdi de dönmüş olmama rağmen ‘İşte sevgilim ben geldim.’ Diyemedim. Diyemezdim ki. O artık bana yabancıydı. Vazgeçmem uzun zaman olmuştu. Ben ondan vazgeçmiştim ama aşkından vazgeçememiştim.
‘’Anne!’’ derken acı ile bu kez hıçkırıklara boğulmuştum. Göğsümün üstüne oturan ağırlık nefes almamı zorlaştırıyordu. Sanki koca binanın enkazı altında kalmış gibi hissediyordum. Annem bir eli ile belimi sıvazlarken bir eliyle de saçlarımı okşuyordu.
‘’Buradayım kızım. Ne oldu annem?’’ dediğinde daha da hıçkırıklara boğuldum. Annemin tişörtünün yakasını kavramıştım. Derin derin nefes almaya çalışırken bu kez ilk defa anneme içimi dökmüştüm.
‘’Canım yanıyor anne. Ona her baktığımda o an aklıma geliyor. Unutamıyorum.’’ Dediğimde yine o gün gözlerimin önünde canlanmıştı.
***
Üstünde Melih’in gömleği olan, yarı çıplak kumral kıza baktım. Kahverengi gözleri bana soru işareti ile bakarken ben hala gördüğüm şeyin etkisindeydim. Birkaç saniye sonra âşık olduğum adamın bana yabancı sesi geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM
AksiYağmur ailesini yedi yaşındayken kaybetmiş bir kızdı. Mavi gözleri acıya tutsak, aşka yabancıydı. Onun hayatı yılların verdiği acılarla beraber bir olmuş koca bir karanlığa hapsolmuştu. Çocukluğunun ona getirdiği nefret ve kayıplarla bir bütün olmu...