mediadaki- Melih
Bölüm şarkımız mediada. Okurken dinlemenizi tavsiye ederim. İyi okumalar :D
GÜNEŞ
Bazen bir ölüm ayırırdı sevdiğinden. Bazen anlaşılmaz olaylar yüzünden. Hiç bitmez sanırsın. Hiç bitmez, hiç gitmez, hiç kaybolmaz. Ama öyle bir an gelir ki yüreğin gibi, dünya da sende susarsın.
O gözlerimin önünde ölümle karşılaşırken ben susmuştum. Dizlerimin üzerinde dilsiz kalıp ağlayan mavi gözlerimi bir an olsun ondan alamıyordum. Hala kızgındım belki ama ben hiç o gitsin istemedim ki. Ben giderdim yine. Yeter ki o iyi olsun. Yeter ki nefes alsın. Arada hıçkırıklarımı duyuyordum. Bilincimi böylesine kaybetmeme neden yerde gördüğüm Melih’in kanıydı. Anlamaya çalışıyordum, ne olmuştu ona? Ama anlamıyordum. Geleceğin bana getireceklerinden habersiz yaşamla savaşıyordum. Siyah gözlerini karanlığa kapamıştı sevdiğim. Ömrümdü o. Vazgeçemediğim aşkımdı. Ama şimdi uyanmıyordu. Belki de uyanmak istemiyordu. Sedyeye yatırıp onu yanımdan hızla götürdüler. Saniyeler sonrası bedenimi babamın kucağında buldum. Ne konuşuyordum ne de ağlamaktan başka bir tepki veriyordum. Belki de bende ölüyordum. İkinci defa yine sevdiğim adam yüzündendi bu ölüm.
Hastaneye geldiğimizde bana iğne vurmuşlardı. Yine gözlerim bir hastane odasında kapanırken ölü gibiydim. Gözlerimi ne kadar süre sonra açtım bilmiyordum. Şu an bir şey hissetmiyordum. Ya da durun hissediyorum. Korku var içimde. Beni yiyip bitiren, acı veren bir korku var. Melih’in bir daha uyanamamasından korkuyorum. Neden böyle hissettiğimi bilmiyordum. Ama içimde kötü hisler vardı. Babam elimi tutarken derin nefes aldı.
‘’Kızım iyi misin?’’ dediğinde sorusuna cevap vermedim.
‘’Melih iyi mi?’’ dedim. Ama babamın bakışlarında ki gördüğüm şey içimi yaktı. Beni bilinmez bir kuyuya attı sanki. Hızla yataktan doğrulduğumda başıma ağrı saplandı. Başımı acı ile inlerken tuttuğumda babam endişe ile ‘’Kızım sakin ol.’’ Dedi. Ama onu umursamadım. Elimdeki serumu hızla çıkarıp koşar adım odadan fırladım. Aklımda tek bir şey vardı. Melih’i görmeliydim. Babam ardımdan koşarken ‘’Melih!’’ diye bağırdım. Koridorda ki herkes bana bakarken ağlıyordum. İçimden bir şey kopuyordu ama cevap verip beni bu acıdan kurtaran yoktu. Bir kez daha bağırdım.
‘’Melih!!!’’ bu kez sesim koridorda yankılanmıştı. Odalardan hasta yakınları çıkarken babam koluma yapıştı.
‘’Kızım dur! ‘’ dediğinde babama döndüm.
‘’Melih nerede?’’ dediğim de babam içini çekip ‘’Yoğun bakımda. Üç gündür uyanmadı.’’ Kafam karışık babama bakınca ‘’Sende üç gündür uyutuluyorsun. Kızım Melih’’ derken onu dinlemedim daha fazla. Ardıma dönüp koşarak yoğun bakıma gittim. Annemleri, Damla teyzeyi yoğun bakımın soğuk camında gördüm. Damla teyze iki elini cama yapıştırmış ağlayarak ‘’Uyan oğlum. Melih, seni geç buldum ama erken kaybedemem. Bana bunu yaşatma oğlum. Dayanamam ölürüm.’’ Diyordu. Ayaklarım beni o yöne yavaşça götürürken bankta ağlayan Natalia’yı gördüm. Umut ona sımsıkı sarılmış destek vermeye çalışıyordu. Annem de Damla teyzeye sarılıp onu banka çekti. Bu kez boşalan cama ben gittim. Melih’i makinalara bağlı, öylece uzanırken görmek beni ıssız bir adada çaresizce kalmış gibi hissettirmişti. İki elimi cama yapıştırdım. Titreyen sesimle ‘’Melih?’’ dedim. O kadar çaresizdi ki sesim. O kadar yorgundum ki. Ben bile orada yatacağımı düşünmüştüm. Ki yatmıştım da. Ama Melih’i hiç o soğuk yatağa yakıştıramamıştım. Hiç aklıma bile getirmemiştim orada olmasını. Ama şimdi oradaydı. Aramızda ince bir cam vardı. Onu görüyordum ama dokunamıyordum. Camda dokunuyordum uzakta ki sevgilime. Ölümün onu benden almamasına yalvardım. Çünkü çok seviyordum ben. Çok seviyordum. O kadar çok seviyordum ki sırf bu yüzden gitmiştim buralardan. Onun bana tanımadığım gözlerle bakıp aşkımı öldürmesini istememiştim. Belki beni öldürmüştü, belki kalbimi öldürmüştü, belki aklımda ki onu sev diyen her hücremi öldürmüştü ama bir aşkımı öldürememişti. Buna izin vermemiştim. Veremezdim ki. Onu bu kadar çok severken aşkımı kaybetmeye dayanamazdım ki. Sinan gelince heyecanla ona döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM
ActionYağmur ailesini yedi yaşındayken kaybetmiş bir kızdı. Mavi gözleri acıya tutsak, aşka yabancıydı. Onun hayatı yılların verdiği acılarla beraber bir olmuş koca bir karanlığa hapsolmuştu. Çocukluğunun ona getirdiği nefret ve kayıplarla bir bütün olmu...