YENİ HAYAT- 44.Bölüm

1.1K 51 4
                                    

mediadaki- Bora

Final'e adım adım yaklaşıyoruz...

MELİH

Okuldan çıktığımda yoklardı. Sanki biri kalbimi yerinden sökmüş çok uzaklara götürmüştü. Etrafımda deli gibi dolanıp onlardan bir iz, bir haber arıyordum. Hızla tuşladığım numaralar cevaplanmıyordu. Sanki varlıklarını götürdükleri gibi anıları da gitmiş gibiydi. Ama bir şey vardı. İçimi huzursuz eden, beni korkutan bir şey... Endişe ile ''Güneş! Güneş!'' diye fısıldadım arabaların geçtiği yola. Sanki sesim gökyüzünde yankılanır gibi yeniden kulağımı dolduruyordu.  Gökyüzüne baktığımda kuşlar dans ederek uçuşuyordu. İçim daha da kötü olmuştu. Yeniden okulun önüne koşarken bulduğum insana onları soruyordum.

''Güneş'i gördünüz mü? Güneş? Bakar mısınız?'' sözlerim havada asılı kalıp tekrar yere dökülüyordu. Herkes başını iki yana sallayıp ''Bilmiyoruz... Bilmiyoruz... '' deyip yanımdan uzaklaşıyorlardı. Okulun önündeki kaldırıma güçsüzce çöktüm. Etrafa bakarken gözlerimin dolduğunu hissettim. Ve çok uzakta ki anımı hatırladım.

****

''Baba? Babamı gördünüz mü?'' diye ağlayan küçük bendim. Evimin önünde ağlayan babaannemden uzaklaşmıştım. Kocaman bir kalabalık vardı. Herkes sahte gözyaşı dökerken, babaannem kendini hırpalıyordu. Küçüktüm, ailesini kaybetmiş olan masum bir çocuktum. Kimsesiz, gözüm yaşlı kapıya gelen cenaze arabasına baka kaldım. Kimdi gelen bilmiyordum. Onun babam olduğunu çok geç anlamıştım. Babaannem tabuta dokunup hıçkırarak ''Oğlum! Şevket'im...'' diye bağırmıştı. O an anlamıştım. İşte o andı babamı da kaybettiğimi anlamama sebep. Herkes arabaya binip giderken ben kaldırıma çöküp öylece uzaklaşan babama baktım. Herkes unutmuştu beni. Babaannem, halam herkes unutmuştu. Biri hariç. Omzuma dokunan bana baba şefkati ile bakan adam Nazım abiydi. Babaannem beni terk edip giderken, o beni sarıp sarmalamıştı. Küçücük, yaralı kalbime bir şans vermişti. Ve o an söylediği o sözlerini hiç unutmamıştım.

''Sen benim oğlumsun. Annenin emanetisin.''

****

Ne demek istediğini şimdi anlıyordum. Babamın korkunç bir cani olduğunu, annemin neden gittiğini, giderken beni emanet ettiği insanın Nazım abi olduğunu yeni anlıyordum.  Paramparça olan hayatımı birleştirip bana bir aile vermişti. Sırf ona borcumu ödemek için yapmamıştım o yaptıklarımı. Şimdi çoğu şeyi hatırlıyordum. Güneş'e yaptıklarım bir anda hafızama doluşmuştu. Onu uzaktan takip ederdim. Ne yediğini, ne içtiğini, neden hep ağladığını merak ederdim. Sarı saçları rüzgârda savrulurken onun hayata umutsuz bakışları bir an olsun gözümün önünden gitmez olmuştu. Ta o ilk an âşık olmuştum ben. O bilmemişti. Ailesinden kaçtığı zaman onu otel odasından yanıma getirtmiştim. O baygınken saatlerce yüzünü izlemiş, bakmaya doyamamıştım. Defalarca vazgeçer gibi olmuştum. Onu kurtarmak, oradan kaçırmak istemiştim. Ama yapamamıştım. Emre ölmek üzereydi. Beraber büyüdüğüm, kardeşim dediğim insan ölüyordu. Biraz daha beklersek asla kurtuluşu olmayacaktı. Mecburdum. Güneş'i o depoya götürüp o lanet masaya yatırdığımda korkuyla doktorlara bakmıştım. Öyle bir an gelmişti ki delirecektim. Çünkü Güneş ölüyordu...

Şimdi de aynı öyle hissediyordum. Onu kaybedecekmişim gibiydi. Ama ben henüz ona seni hatırlıyorum dememiştim ki. Doğum günü yaklaşıyordu. O gün söyleyecektim. Umut, Bahar ve Güneş'e parti hazırlıyorduk. Aynı gün beş dakika arayla doğmuşlardı. Benim hediyem olacaktı. Karşısına geçip ''Güneş, anılarımız geri döndü. Her şeyi hatırlıyorum. Evlen benimle.'' Diyecektim. Ama şimdi içime dolan huzursuzlukla kaldırıma çökmüş yola bakıyordum. Ne saçmaydı...

Rüzgâr esip tenimi yalayınca hafif ürpermiştim. Hava biraz soğumaya başlamıştı. Gökyüzü güneşi unutup yerini kara bulutlara teslim etti. O an telefonum çaldı. Tanımadığım numarayı hemen cevapladığımda kardeşimdi. Kaçırılmışlardı. Yardım istedi. Hemen yer bildiriminden bulup Nazım abiyi aradım.

İMKANSIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin