mediadaki-Natalia
UMUT
Aşk, hep en değerli yanımızda olmuştu. İçinde seni kül eden bir ateş ile dolanıp durursun. Tam içinde kalbinin merkezinde… Hayaller bile kurdurtur sana. Onunla bir hayat, bir gelecek kurarsın hayalinde. Ama o hayalimdeki hayat bitmişti. Aşkta son demlerini yaşıyordu. O, artık benimle olmayacaktı. Bunu çok iyi anlamıştım. Gözleri, gözlerinin içinde beni görünce parlayan ışık artık yoktu. Çok sevmenin çözüm olmadığını öğrenmiştim. Artık dans edip, oyunlar oynayan o iki küçük çocuk değildik. Ben, giderek onu kaybetmiştim. Cezamdı bu. Canımı acıtacak kadar derinden sızlatan cezaydı. Onun için adamları dövmem, intihar etmem, hatta dizlerimin üstüne çöküp yalvarmam onu bana geri getirmezdi. Ben kaybeden olmaya mahkûmdum.
Suskunluğum, ona bakan gözlerimden süzülen damlalara eşlik ediyordu. Melih ile karlara uzanmış gülümsüyorlardı. Bu canımı acıttığı kadar onun mutlu olması da benim içimi rahatlatıyordu. En azından birimiz mutluyduk. Omzuma dokunulan elle düşüncelerim toz bulutu gibi dağılmıştı. Arkama döndüğümde Natalia’nın nemli gözleri beni sarsmıştı. Bu kızın ağlamasına hiçbir zaman dayanamamıştım. Kocaman bir yıl geçirdim onunla. Hep beni gülümsetmişti. Ama şimdi ben onu ağlatıyordum. Bana olan aşkını umursamıyordum. Ne kadar bencil bir adamdım böyle.
‘’Umut, geçen ki sözlerimi düşündün mü?’’ dediğinde hiç düşünmediğimi fark ettim. Bu yüzdende suskunluğumu koruyordum. Ah aptal ben...
‘’Tamam’’ dedikten sonra güçlükle yutkunup devam etti.
‘’Tamam, ben cevabını anladım.’’ Dedikten sonra hızla benden uzaklaşmaya başladı. Ben ise mal gibi öyle ayakta kalmıştım.
NATALİA
Çok seviyordum onu. Tahmin bile edemeyeceği kadar çok. Ben her zaman onun mutluluğu için kendimi görmez den geliyordum. İlk defa duygularımı ona açıkladım. İlk defa seviyorum dedim birine. İlk defa…
Ama o umursamamıştı. Düşünmemişti bile. Çok kırılmıştım. İstemiyorum dese bile bu kadar kırılmazdım. Ne kadar yürüdüğümü bilmiyordum. Adımlarım barın ortasında durmuştu. İnsanlar etrafımda dans ederken bulanık görüyordum. İçimim küçük parçalara ayrıldığını hissetmeye başladığımda bir tabureye oturmuştum. Elime aldığım renkli içkiyi diktim kafaya. Elimden geldiğince çok içiyordum. Ağlamam şiddetli bir hali alırken kimseyi duyamaz bir haldeydim. Boğazıma gelen yakıcı şey midemi bulandırmıştı. Ayağa kalkmaya çalıştığımda zemine basamamıştım ayaklarımı. Onun yerine bedenim buluşmuştu sert ve soğukluğuyla. Nefes almam bile güçleşirken deli gibi gülmeye başladım. Kim beni kucağına alıyordu bilmiyordum. Şu an hiçbir şeyin farkında değildim ki. Tek düşündüğüm acınası halimdi. Belki de buraya onun için gelmemeliydim. Hata etmiştim.
‘’Gelmemeliydim… Gelmemeliydim…’’diye mırıldanırken gözlerim karanlıkla buluşmuştu. Ne kadar süre sonra gözlerimi açtım bilmiyordum. Derin nefes almaya çalışıyordum. Bulanık görüntüm netleştiğinde yanımda kimsenin olmadığını fark ettim. Bir odada serum takılmış bir halde yatıyordum. Bu durum canımı daha da acıtmıştı. Kimsesizdim, bu yabancı şehirde kimsesiz kalmıştım. Annemleri ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Ben hiç onlardan ayrılmazdım. Hayatımda ilk kez bir adam için ailemden uzak kaldım. Düşüncelerim arasında elimden birinin tutması ile kendime geldim. Hızla açıp kapadığım gözlerim Umut’u görünce şaşkınlıkla büyümüştü.
‘’U…umut?’’ dediğimde üzgün gözleri içimi sızlatmıştı. Elimi öpüp yanıma oturdu.
‘’Ah! Seni beni her an korkudan öldürmek için mi gönderdiler?’’ deyince suçluca gözlerimi hala tuttuğu sol elime çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM
AksiYağmur ailesini yedi yaşındayken kaybetmiş bir kızdı. Mavi gözleri acıya tutsak, aşka yabancıydı. Onun hayatı yılların verdiği acılarla beraber bir olmuş koca bir karanlığa hapsolmuştu. Çocukluğunun ona getirdiği nefret ve kayıplarla bir bütün olmu...