19. bölüm

7K 213 80
                                    

Bu kaçıncı ihanet Azat Ağa ? Sana her güvendiğim de neden beni ellerin ile o uçurumdan itiyorsun ? Bilmez misin benim uçma bilmediğimi yere çalışacağımı ? Hani dedim ya ben çakıldığım yerden tekrar kalkmasını bilirim diye bilmiyorum Azat Ağa bu sefer. Benim ne kalkmaya gücüm kaldı ne de yaşamaya....

Gözümden bir damla yaşın aktığını hissettim. Ne yapacaktım ? Ne yapmam gerekiyordu ? İrem'i döverdim dövmesine ama Azat'ın bir şey yapmasını bekliyordum. Ondan da hiçbir adım gelmiyordu. Gözümü Azat'tan alıp ev halkına çevirdim. Hepsi bana bakıyordu mahçup bir ifade ile Gülhandan hariç. O da mı gelmişti amına koyayım.

Merve'ye yalvarırcasına baktım. O da anlamış olacak ki durumu kaynatmak için "Aman Allah'ım konağa bir güneş mi doğdu ? Bu güzellik ne hatun ?" dedi ve elimden tutarak beni kendine doğru çekti.

Gülümsedim ne yapacaktım ki başka ? Kendine gel Benan. Platonik aşığına yavşamıyorlar. Kocana yavşıyorlar. Platonik kocana.

"Hadi hayatı yürü sizin şerefinize hazırlanmış bu sofra lütfen. Rahatça takılın karın yokmuşçasına," dedim.

Azat Ağa yüzüme baktı hiçbir şey demedi. Diyemezdi zaten çünkü ben haklıydım.

Herkesin sofraya geçmesini bekledim. Azat Ağa'nın yanı boştu benim için ayrılan yer. "Afiyet olsun size, benim hiç yemek yiyesim yok zira midem kalktı da," dedim ve kimsenin bir şey demesini beklemeden arkama döndüm.

Kolumdan tutulmam ile dudaklarımdan bir inilti koptu. Azat Ağa da dayak yediğim günün izlerinden kalan morluğu sıktığını yeni anlamıştı. Hızlıca elini kolumdan çekti.

"Dokunma bana. Bir daha sakın o kadına değen ellerin ile bana dokunma Azat Ağa."

"Benim sinirlerimi bozma Benan. Yürü şu sofraya beni daha fazla delirtme."

"Delir Azat Ağa biraz da sen değil," dedim ve arkama bakmadan odama çıkmak için yürüdüm. Azat Ağa'nın hızlıca kolumdan tutup beni kendine doğru çevirmesi ile tabi bu da yarım kaldı.

Azat'ı hızlıca kendimden ittim. Bunu beklemediği içim bir iki adım sendeledi. Sinirim geçmiyordu. Azat'ın göğsüne sayısını bilmediğim yumruklarımı indirdim. "Git Azat. İrem'e gider gibi git benden."

Azat Ağa belimden tutup hızlıca beni kendisine çekti. Gidemem demek yerine bunu yapmıştı. Ya da ben her zamanki gibi kendime bahane arıyordum.

Gözyaşlarımı hızlıca sildim ve Azat ile kendimi ayırdım. "Yoruldum artık ben ya. Tükendim. Bana yaptıkları onca şeye rağmen hiçbir şey olmamış gibi ikisini de benim ile aynı eve sokuyorsun ya ben sana ne diyim artık. Şunu sakın unutma Azat Ağa gün gelir devran döner. Bana bu yaşattığın her şey için çok pişman olursun. Seni affetmem için gerekirse Mardini yakarsın ama değil dünyayı yaksan ben seni hiçbir zaman affetmeyeceğim. Hani dedin ya beni sevme diye sana karşı içimde zerre bir his kalmadı nefretten başka. Şimdi çekil karşımdan da cenazemi gömeyim."

Arkamı dönüp gittiğimde Duran seslendi. "Ne cenazesi ?" Hiçbiri bir şey bilmediği için ağızlarını açamadılar. İzah etmek için ben konuştum. "İçimdeki Azat şahmaran ile Benan şahmaran ölümünün cenazesi," dedim ve odama çıktım.

Kapıyı hızlıca kilitledim ve ağlamaya başladım. Saatlerce ağladım. Gözüm duvardaki saate kayınca saatin 12 olduğunu farkettim. Azat Ağa bu saat aralığından beri ne kapıyı çaldı ne de kapıyı kırdı.

Ağzını hayra aç gerçekten aşırı doğru bir cümleymiş Azat Ağa kapımı kırarcasına çaldı.

"Benan kapıyı aç," ne bir şey yaptım ne de bir şey dedim. Aynı onun İrem boynuna atladığında hiçbir şey yapmadığı gibi bende hiçbir şey yapmamayı seçtim.

Mardin gelini Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin