24. bölüm

7.2K 200 47
                                    

Azat gece boyunca sürekli ateşlendi ve bu yüzden gram uyku uyuyamadım. Alnındaki bezi alıp yeni ıslak bir bez ile değiştirdim. Elimdeki bezi değiştirmek için kalktığımda Azat Ağa bileğimden tuttu.

"Gitme Benan, sen benim karımsın hiç gitme," sayıklıyordu. Hiçbir şey demedim onun bana yaptığını yaptım. İrem'in yanında sustuklarına saydım ve bende onun bana yaptığı gibi sustum.

Başucunda öyle bekledim. Her 10 dakika da bir kalktım ateşini kontrol ettim düşmüştü. Saat sabah 7.11 olduğunda kapının çalması ile yerimden doğruldum.

"Yenge, Azat abim ile görüşmem gerek müsait ise haber eder misin ?"

"Ali, Azat biraz hasta ama korkulacak bir şey yok merak etmeyin ben baktım durumu iyi. Uyandığı zaman gelir yanına," dedim ve esnedim. Gerçekten uykusuzluktan bayılmam an meselesi idi.

"Tamam yenge," dedi ve merdivenlere ilerledi. Bende bunu fırsat bilip kapıyı kapatıp Azat'ın yanına geçtim.

Biraz ateşi vardı ama o kadar çok değildi. Elime kolanya döküp Azat'ın kollarında boynunda gezdirdim elimi.

Gözlerim yavaşça kapandığında kendimi hasret kaldığım uykunun kollarına bıraktım.

Bembeyaz sonu olmayan bir odanın içerisindeyim. "Neresi burası ? Kimse yok mu ?" Sesimi duyan hiçbir Allah'ın kulu yoktu. Yavaşça beyaz sonsuzluğa doğru yürüdüm. Önümde bana arkası dönük simsiyah dalgalı saçlara sahip bir kadın belirdi.

"Beni bulacaksın Benan, çok az kaldı. Senden tek isteğim hep melek gibi kal anka kuşu gibi ol. Sakın siyaha boyanma."

"Siz kimsiniz ?" Dememe bile kalmadan kadın gitmişti. Yüzünü bile göremeden benden gitmişti. Kadının gitmesi ile beraber her yer siyaha büründü ve karşıma siyaha bürünmüş bir Azat Şahmaran çıktı.

"Burası neresi ?"

"Kader Benan, benden gittiğinde seni bana getirecek olan kad-"

Uyandığımda nefes nefese kalmıştım. Böyle saçma sapan rüyalar görürdüm sürekli ama uzun zaman olmuştu.

Azat'a baktığımda hâlâ uyuyordu. Bir yudum su içip derin derin nefes aldım. Gözüm duvardaki saate kaydığında saat 10 olmuştu.

Azat Ağa yatakta kıpırdanmaya başladığında ona bir bardak su doldurdum. Kollarından tutup yatağa yaslanmasına yardım ettim ve suyu eline uzattım.

"Bugün biraz daha iyi misin ?" Azat Ağa başını salladı. "Değişik çorban baya iyi geldi." Azat'a gözlerimi devirdim o ise bu hâlime kahkaha atmak istedi.

"Gel kahvaltı edelim aşağıya inecek durumda mısın yoksa buraya mı getireyim kahvaltını ?"

"Saçmalama Benan, 3 yaşında değilim aşağıda yapalım kahvaltıyı zaten oda da bunaldım. Ben duş alıp gelirim 10 dakikaya." Başımı salladım ve odadan çıkmak için kapıya ilerledim. O sıra da gözüme babamın bana hediye ettiği kolye takıldı gözüme. Bunu hep sakla ve dedene gösterme dediği. Artık onu takabilirdim sonuçta dedem ile aynı evde yaşamıyorum. Kolyemi alıp mutfağa geçtim.

Azat hava almak istediği için sofrayı bahçeye kurdum. Her şey hazır olduğunda bende masada yerimi aldım.

Azat Ağa hasta halinden kurtulmuş çok yakışıklı olduğu yakınlarını üstüne çekmişti. Maşallah.

"Ne baktın ?" Azat Ağa'nın keyfine diyecek yoktu. "Sen hasta numarası mı yaptın ? Hayır yani keyfine diyecek yok." Azat Ağa kahkaha atıp "Her zaman böyle yakışıklı olurum karıcım. Hastayken, uyurken, konuşurken, yemek yerken, seviş-" hızlıca kulaklarımı kapattım. Azat Ağa ise anırdı. Arada böyle hafif hafif atışırken kahvaltımızı ettik.

Mardin gelini Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin