25. bölüm

7.2K 216 36
                                    

"Ana iyiyim ben alt tarafı dayak yedim abartma," Duran bunu derken öksürük krizine girmişti.

Korumalar yavaşça Duran'ı yerden kaldırıp 1. katta bulunan odasına yerleştirdi.

Herkes şokta olduğu için öylece bakıyorlardı birbirlerine. Sultan Anne çöktüğü yerden kalktı. Azat'ın tam karşısına dikildi, tokat atacağı sırada Sultan Hanım'ın bileğini tuttum.

"Canınız acıyor anlıyorum ama gelip üzüntünüzü ya da sinirinizi kocamdan çıkarmanıza izin vermem."

Azat'ın ağzı açıldığında gülmemek için zor durdum. İlk defa kocam diyip Azat'ı sahiplenmiştim.

Sultan Anne bileğini hemen ellerimin arasından çekti. "Ben sana annelik yaptım. Seni öz evlatlarımdan ayırmadım bu mu olacaktı karşılığı ? Sen nasıl bir insan oldun ? Annen gibi önüne arkanı düşünmeden iş mi yapıyorsun sen Azat Ağa ?"

Mervan baba Sultan Hanım'ın üstüne yürüdü. "Sen kimsin de ondan bu şekilde bahsedersin ?" Azat Sultan Hanım'ı hemen arkasına aldı. "Baba kendine gel canı acıyor, canımızı yakmaya çalışıyor." Mervan Ağa oğlunun sözünü dinleyip geri çekildi.

Sultan Anne daha şiddetli ağlamaya başladı ve yere bir daha çok kötü. "Benim canım acıyor, canım. Sen bu acının ne demek olduğunu biliyor musun gelin ? Bilemezsin evladın olmadığı sürece bilemezsin."

"Sultan Hanım, dediğiniz gibi ben bu acıyı bilemem ama benim annem çok iyi bilir. Şuan sizin oğlunuzun canı yanıyor ve istediğiniz an onu görebilirsiniz ama benim annemin canımın yandığından haberi yok. Olsa da zaten malum konağa gelemiyor. O yüzden şöyle söyleyeyim siz buna acı dersiniz ya değil beterin beteri var tam karşınızda." Annemden bahsettiğim her an gözlerim dolmaya başlar oldu. Allah'ım bu nasıl bir özlemdi. Allah hiç kimseyi annesinden ayırmasın, onun kokusunu bilmeden yaşatmasın.

Azat Ağa bileğimden tuttu. Öfkeli görünüyordu. Yanlış bir şey mi dedim acaba ya da sultan Hanım'ın kolunu tuttum diye mi olmuştu bu olanlar.

Azat telefonuna gelen bildirim ile yolu değiştirdi. Burası bizim çiftliğe yaklaşık 30 dakika uzaklıkta olan taşlı yoldu.

"Kafama mı sıkacaksın burada ? İyi de ben bir şey yapmadım ki."

"İN." Azat'ın haykırması ile aşağıya indim. Etrafta kimse görünmüyordu. Zaten bizimkiler de çiftliğe çok gitmezlerdi.

"Yürü," Azat'ın dediği ile yavaşça yürüdüm. Burayı bile özlemişim. Taşına, suyuna kurban olduğumun Mardin'i.

5 dakikalık bir mesafe ile karşımda duran Hayrun ile Berfin'i görünce küçük çaplı bir şok geçirdim.

Berfin'e doğru koşmaya başladım o da bana doğru koşuyordu. İlk defa bu kadar ayrı kalmıştık. Gözlerimden yaşlar süzüldü. O benim canımdı, ikizimdi.

Berfin beni kucağına alıp döndürdüğünde gözyaşlarımı boynuna sakladım. Berfin de benim gibi ağlıyordu. Yaklaşık 3 dakika kadar sarılı kaldık. Harun fırsattan istifade hemen kucağıma atladı.

"Beya büyümüş müyüm ?" Başımı salladım ve yanaklarına sulu sulu öpücükler bıraktım. "Hem de çok büyümüşsün aşkım." Azat aşkım dediğim için yine kaşlarını çatmıştı.

"Hadi o zaman beni Asat'a kuma al. Sonra da senin gibi bir sürü güzel kızımız olur ve senin ile evlenmek isteyenler çocuklarımız ile evlenir ne dersin ?" Harun'un dediğine Berfin ile kahkaha tufanı kopardık. Azat Ağa ise başını salladı. Küçük çocuğu kıskanıyor galiba.

Azat harun'u kucağımdan alıp Berfin'in kucağına verdi. "Git Berfin ile evlen ya da Dilan ile evlen. Benan HALANDAN uzak dur abicim." Gülmekten altıma sıçmam an meselesi idi. Off çok komik olay.

Mardin gelini Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin