31. bölüm

6.8K 202 40
                                    

Dudaklarımı Azat'ın dudaklarından çektim. Yüzümün kor gibi yandığına emindim. Azat Ağa belimden tutup beni kendine doğru çekti ve dudaklarıma "Seni istiyorum," diye fısıldadı. Ne yapacağımı şaşırmış bir hâlde Azat'a baktım.

"Oğlum," Mervan babanın sesini duymam ile Azat'tan tamamen uzaklaştım. "Oğlum, Benan'ı vuran adamlardan bir şey çıktı mı ?" Mervan Ağa odaya girince benim burada olduğumu yeni farketti.

"Hayır baba ama bu işin içini ben bırakmayacağım. Ben ilgileneceğim sen merak etme." Mervan baba başını salladı ve odadan çıktı.

"Kimden şüpheleniyorsun ?"

"Bunu sana söylersem kavga çıkmasından korkuyorum ve ben artık kavgalardan çok yoruldum."

"Etmeyeceğiz kavga kimden şüphe ediyorsun ?"

"Harun Kahramanoğlu bu işin içinde gibi hissediyorum." Dediği ile bir şok geçirdim. Dedem beni sevmezdi ama beni öldürmek istemezdi ki bu kadar da değildi.

"Saçmalama Azat. Evet dedem ile anlaşamıyor olabilirim ama bu beni öldürecek olduğu anlamına gelmiyor. Bu fikri kafandan ele yani."

Azat Ağa gülümsedi ve bir şey demedi. Demesin zaten eğer derse kavga edecektim.

Azat Ağa beni biran da kucağına alıp odamıza götürdü. "1 hafta boyunca yerinden asla kalkmayacaksın." Azat'a oldu başka bir emrin var mı diye baktım.

"İşte olacaksın, istediğimi yaparım, sanane hem." Azat bak sen diye bakış atıp "Bana bak Benan, seni yatağa kelepçelemek zorunda bırakma beni duydun mu ? Akıllı akıllı yerinde duracaksın beni delirtme. Delirirsem gözüm kimseyi görmez bunu zaten görmüşlüğün var fazlası ile değil mi ?"

Evet gerçekten delirdiği tüm hâllerini gördüm. Zaten genelde bana deliriyordu o yüzden bu konuya hakimdim baya. "Zaten bir yatağa kelepçelemediğin kaldı Azat efendi onu da yaparsın sen."

Azat Ağa beni dinlemek yerine arkasına döndü odadan çıkacağı vakit "Kahvaltını birazdan getirirler," dedi ve çıkıp gitti.

Yatağa sırtımı yasladım ve duvarı izlemeye başladım. Canım o kadar çok sıkılıyordu ki sıkıntıdan patlayacak durumunda idim.

Odamın kapısının çalması ile Zeynep elinde tepsi ile içeriye girdi. Mutluluktan ağlayabilirdim vallahi iyi ki Zeynep geldi.

"Hoşgeldin," dedim heyecan ile. Zeynep de aynı şekilde gülümsedi ve hoşbuldum dedi. Bu kızı vallahi iki günde fazlası ile özlemiştim.

Tepsiyi masanın üstüne koydu ve yatağa oturdu. Benimle birlikte kahvaltı etmeye başladı. Galiba canı sıkkın gibi idi.

"Neyin var Zeyno ?"

"Yenge, Duran ile en son sen vurulduğunda görüştük bir de sen uyandığında. Kaç gündür eve gelmiyor bir kere bile aramadı. Acaba benim ile uğraşmak mı istemiyor engelliyim diye bilmiyorum. Yanlış bir şey de yapmadım aslında ama."

Bunları anlatırken gözlerinden boncuk boncuk yaşlar akmıştı. "Bebeğim, öyle düşünme. Bir işi olmasa kesinlikle sana ulaşırdı Duran. Seni önemsemese Gülhandan ile kavga etmezdi dimi ?"

Zeynep başını kahvaltıdan kaldırıp yüzüme baktı. Dudaklarında bir umut tebessümü belirdi. Ulan şerefsiz duran kızı ne hâle getirmiş it.

"Sen ara Duran'ı hem o da çok mutlu olur. Benim yüzümden Azat işe gidemedi malum Duran ve Hazar'a çok iş birikti."

Zeynep heyecan ile "Arayayım mı ?" dedi. Başımı salladım ve o da hemen telefonunu cebinden çıkardı. Duran'ı aradı. Sesi hoparlöre verdi ve Duran'ın telefonu açmasını bekledi heyecan ile.

Mardin gelini Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin