Gözlerimi açtığımda Azat yatakta değildi. Dün gece olanlar aklıma gelince utanç kafamı yastığa geri gömdüm. Ben şimdi nasıl Azat'ın yüzüne bakacaktım.
Yataktaki çarşafı üstüme doladım. Aklıma hastane odasında olduğumuz gelince şaşkınlıktan ve utançtan kafamı tekrar yastığa gömdüm.
Odanın kapısının açılması ile çığlık attım. "MÜSAİT DEĞİLİM ÇIKAR MISINIZ ?"
"Dur be kızım, kulağımı siktin bağırma." Azat'ın bağırması ile kafamı yastıktan kaldırıp yüzüne baktım. Kahvaltı mı getirmişti bana ?
"Sen bana kahvaltı mı hazırladın ?"
Azat Ağa'nın yüzünde bir tebessüm oluştu ve "Yani sayılır, hazırlattım," dedi. Olsun bu da bir şeydi sonuçta.
Azat Ağa kahvaltı tepsisi ile yatağa doğru yaklaştı ve yanındaki masayı çekip üstüne koydu.
"Azat bir şey diyeceğim, biz hastanedeyiz yani kamera falan oluyor hastane odalarında."
Azat Ağa bir kahkaha atıp "Dün gece aklına gelmedi mi hastane odasında olduğumuz."
Elim ile hemen kulaklarımı kapattım ama Azat'ın kahkahasını hâlâ duyuyordum. Azat'ın kahkahası bittiğinde ellerimi kulaklarımdan çektim.
"Hastane bize ait ve şuan kimse bulunmuyor sevgilim rahatız o yüzden hatta dün geceye kaldığımız yerden devam edebiliriz."
Ağzım açık kalmıştı. Ne terbiyesiz bir adam bu ya. Ayrıca benim kocamın hastanesi mi vardı vay bee.
"Hadi yemeğini ye, sonra banyoya girersin, sonra da konağa geri döneriz."
Başımı salladım ve önüme koyulan kahvaltı tepsisinde bulunan yemekleri yemeye başladım. Azat Ağa biraz beni süzdükten sonra odada bulunan balkona çıkıp sigarasından birkaç yudum aldı.
Kahvaltım bittiğinde hemen çarşafıma sıkıca tutunarak banyoya girdim. İyice temizlendikten sonra banyodan çıkıp üstüme siyah eşofmanımı ve beyaz sweatshirtümü giydim.
Sudan rahatsız olsam da bu durum eskisi kadar değildi. Hızlıca saçımı tarayıp kuruttum. Banyodan çıktığımda ise Azat hâlâ balkonda sigara içiyordu.
Azat ben hazırım çıkabiliriz diye seslendiğimde, sigarasını söndürüp yanıma geldi. Beni baştan aşağıya süzüp kapıya doğru ilerledi. Benden peşinden tıpış tıpış gittim.
Arabaya bindiğinizde ikimizin de ağzından tek bir kelime bile dökülmüyordu. Aklıma gelen soru ile Azat'a döndüm.
"Kimler biliyor olanları ?"
Azat Ağa'nın yüzü sinirden gerilmişti. "Babam, Duran ve Hazar." Başımı tamam anlamında salladım. Annemlerin bu durumu bilmemesi sevinmeme neden olmuştu. Çünkü daha fazla üzülmelerini istemiyordum.
Kafamı cama doğru çevirdiğimde gökyüzünün o muhteşem manzarasını izledim...
Konağa geldiğimizde ikimizde arabadan indik. Kimse bahçede yoktu bu yüzden salona doğru ilerledik. Burayı bile çok özlemiştim. İnsan her gün öldürüldüğü yeri özler miydi ? Bilinmez ama ben özlemiştim.
Salona girdiğimizde herkesin keyfi yerindeydi. Zeynep sırtını kocasına yaslamış çayını içiyordu. Hazar ise hem Duran ile uğraşıyordu hem de annesine sarılıyordu. Mervan Ağa ise tedirgin ama bir o kadar da keyifli görünüyordu.
Zeynep'in beni görmesi ve heyecandan ayağa fırlaması bir oldu. Yanıma geldi ve koşarak bana sarıldı. Bende ona aynı içtenlikle sarıldım. Çok özlemiştim ben bu deli kızı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mardin gelini
Random"Gün gelecek beni yaktığın cehennemde seni öyle bir yakacağım ki Azat Ağa ayağıma gelip aman desende seni asla affetmeyeceğim." "Bekleme çünkü o gün hiçbir zaman gelmeyecek. Ben düşman ailemin kızına tek bir gün bile aman demeyeceğim." Adam bunlar...