Gözümü açtığımda nerede olduğumu idrak etmem biraz zamanımı aldı. Başım çok fena bir şekilde ağrıyordu. Bir sandalyenin üzerindeydim ve ellerim ayaklarım bağlıydı. Etraf karanlık olduğu için nerede olduğunu tam kestiremiyordum. Allah'ım kaçırıldım mı ben? Of, ayağım! Nasıl bir canidir bu böyle? Tam da ayağımdan bağlamış.
''İmdat, yardım edin!'' Odanın içinde sesim bomboş yankılanıyordu.
''Kimsiniz lan siz? Çıksanıza karşıma!'' Yine yankılanan sesimle baş başaydım. Etrafıma bakındım ancak hiçbir şey göremiyordum. Birkaç ayak sesi, sesin geldiği yöne bakmama yetti. İki tane takım elbiseli adam bana doğru yaklaşıyordu.
''Kimsiniz ulan siz?'' diye bağırdım. İçlerinden uzun boylu olanının hızla bana doğru yaklaştığını fark ettim. Saçımı tuttuğu gibi arkaya çekti. Yüzüme yaklaştı ve;
''Bana bak, eğer çeneni kapatmazsan o dilini kopartır, tekrar sana yediririm, anladın mı?'' Hâlâ yüzü dibimdeydi. Nefes alıp verişini yüzümde hissediyordum. Büyük bir öfkeyle yüzüne tükürdüm. Saçımı bıraktı ve cebinden çıkardığı peçeteyle yüzünü sildi. Daha sonra karşıma geçerek yüzüme okkalı bir tokat attı. Attığı tokatla kendimden geçtim. Yanağımın sağ tarafı ve kulağım yanıyordu.
''Ne istiyorsunuz benden?'' dedim güçlükle ama beni dinleyen yoktu. Kendi aralarında konuşuyorlardı. Bana tokat atan şerefsiz adam, karşısındaki genç adama yakınarak;
''Ender ağabey, ben gelmeden kıza dokunmayın, dedi ama yapacak bir şey yok.''diyerek pis pis bana baktı. Tipsiz! Kendini ne sanıyorsa? Elimi kolumu bağlamasın da bakalım yine aynı şeyleri yapabiliyor mu?
''Acıktım ben. Gel de yemek yemeye gidelim.'' Dedi karşısındaki orta boylu adama.
''Bu ne olacak?'' Bana ''bu'' mu dedi o? Bu senin amcanın oğludur. Hayvan herif.
''Boş ver. Bağırsa kim duyar, kaçarsa nereye kaçar? Zaten etraf ormanlık... Yağmurdan kaçarken doluya yakalanır.'' Diyip pis pis güldü. O an ağzının ortasına güzel bir yumruk çakmak istedim.
''Hey! Kime diyorum ben? Kimsiniz siz?'' dedim bağırarak. Tam gidecekken geri dönen tokatçı herif;
''Bak, ben Ali, bu da Serhat, anlaştık mı? Artık soru sorup durma.''
''Ya, neden kaçırdınız beni?'' Hiçbir şey söylemeden çekip gittiler. Allah kahretmesin! Elimi de ayağımı da bağlamışlar. Ben buradan nasıl çıkacağım?
* * *
''Şş, uyan!'' Yüzümü dürtükleyen üç beş parmakla gözlerimi açtım. ''Şuna bak, sanki burası beş yıldızlı otel. Aç kız gözlerini!''
''Ne var ya?''
''Nö vör yö?'' Taklit yapma konusunda yetersiz varlığın baktığı yöne bakınca beş kişinin bana doğru geldiğini fark ettim. Önde bir tane kadın ve orta yaşlı bir adam vardı. Pek kadın denmez de... Bildiğin genç kızdı. Üzerinde kalın bir kürk, altında da deri pantolonu vardı. Bu kız...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Teen FictionHayalleriniz mi yoksa aileniz mi? Açelya, yazarlık için şehirler arası otobüsle Mersin'e giderken önüne oturan beyefendiyle tartışmaya başlar. Bu sorun giderek büyür ve otobüsten atılırlar. İkisinin de...