''Serkan, sen, ben bir de Şevval acaba dışarı mı çıksak? Biraz hava mı alsak?'' dedim hep beraber salonda oturarak. Serkan, gözlerini fal taşı gibi açmış bana bakıyordu. Televizyon karşısında çekirdek çitleyen teyzem Serkan'a dönerek;
''Gidin, oğluşum hava almış olursunuz.'' dedi. Serkan, koltukta doğruldu ve boğazını temizledi.
''Hiç gerek yok bence anneciğim, değil mi Açelya? Zaten dün çıkmadık mı yeterince?''
''Ama bugün pazar... Pazar gününü evde mi geçireceğiz?''
''Oğlum, kız çıkmak istiyor işte! Sen, Açelya, Şevval çıkın dolaşın. Ne var bunda?'' dedi eniştem de bize katılarak. Hiçbir şekilde hayır diyemeyeceksin, Serkan.
''İyi, tamam. Hadi!'' dedi ve ayaklandı. Ben de arkasından giderek merdivenlerden çıktım. Serkan durdu ve arkasını döndü.
''Neden yaptın bunu?''
''Aa, sevenleri kavuşturmak sevaptır, kuzen. Ondan yaptım.''
''Böyle mi geleceksin?''
''evet.''
''İyi,'' dedi ve odasına yöneldi. Ben de hızla odama çıkarak siyah güneş gözlüklerimi aldım yanıma. Ve unutmamak gerekir, bir de fotoğraf makinesi... Gerçi telefonumu geçen gün aldım ancak böyle daha marjinal dururum.
Makyajımı tazeleyerek deri ceketimin önünü düzenledim. Şapkamı da düzelterek odamdan çıktım. Of, Açelya! Gerçekten saçmaladın ama. Odama tekrar girerek üzerimi değiştirdim. Daha sade bir şekilde giyindim ve makyajımı da tatlı bir şekilde yaparak saçlarımı atkuyruğu topladım. Salona indiğimde Serkan'ın çoktan beni beklediğini gördüm.
''Hadi, ben hazırım.''
''E, üstünü değiştirmişsin.'' Omzumu silktim.
''Evet ya, boş ver. Öylesine hevesimi almak için giyinmiştim zaten.'' dedim.
Evden çıkar çıkmaz Şevvallere doğru yürüdük ama hiç konuşmuyorduk. Hatta arada telefonuyla falan uğraşıyordu ama bana hiç bakmıyordu. Şevval, uzaklarda göründü. Hızlı adımlarla yanına giderek gülümsedim.
''Kız, görümce! Ne haber?''
''Görümce mi?'' dedi ve şaşkın şaşkın Serkan'a baktı.
''Biliyor, biliyor.'' Dedi Serkan da bana ters ters bakarak. İkisine de gülümseyerek;
''Hadi, gidelim.'' Dedim ve onların önden gitmesini bekleyerek arkalarından yürüdüm. Konuşup gülüşüyorlardı işte iki ergen sevgili gibi. Bu günü hiç unutmayın iki ergen çünkü bu gün beraber olduğunuz son gün olacak.
* * *
Starbucks'ta Caramel Macchiato'mu yudumlarken birbirine sarılan Serkan ve Şevval'e bakarak yeni projeler üretmeye çalışıyordum. A ha! Buldum! Bardağımı masaya bırakarak ayaklandım.
''Ben bir lavaboya gideyim.'' Dedim ve çantamı da alarak arka tarafa doğru ilerledim. Büyükçe bir çiçeğin arkasındaydım ve onlar hâlâ birbirlerine sarılıyorlardı. Çantamdan gözlüklerimi çıkararak gözüme taktım. Gerçekten acayip kamufle oldun, Açelya. Zaman kaybetmemeliyim. Elinde boş tepsiyle ortalıkta dolanan garsonu sessizce çağırdım.
''Pişt, garson! Gel bakayım.''
''Buyurun, efendim.''
''Şş! Bağırma.'' Dedim ve fotoğraf makinesini çantamdan çıkardım. Tüm ayarlarını yaptıktan sonra garsona verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Teen FictionHayalleriniz mi yoksa aileniz mi? Açelya, yazarlık için şehirler arası otobüsle Mersin'e giderken önüne oturan beyefendiyle tartışmaya başlar. Bu sorun giderek büyür ve otobüsten atılırlar. İkisinin de...