Koca kapının hızla açılmasıyla içeriye giren üç beş adam üzerime doğru hızlı adımlarla yürüyorlardı. Galiba bu sefer beni öldürmeye geliyorlar. Allah'ım daha çok gencim.
''Kalkın, gidiyoruz!'' dedi başlarındaki orta yaşlı adam. Ali ve Serhat aceleyle ayaklandılar.
''Çözün şu kızın elini ayağını.'' Diyince Ali, hiçbir şey sormadan adamın emrine uydukça nazik davranıyordu. Ayaktaydım ancak ayağımın üzerine zar zor basıyordum. Beni kaçıran orta yaşlı adamın telaşı, yüzünden belli oluyordu. Seke seke çıkışa yürüdüm. Bir yanımda Ali, diğer yanımda Serhat vardı. Nereye gidiyorduk?
* * *
Kocaman yeşil bir ormanlık alan... Mersin'in çıkışında bir yerdeyiz. Arabanın içinde açılan kalorifer beynimi yakmak üzere... Adam arabayı durdurarak Ali'ye yine emir verdi;
''Siz burada kalın. Az sonra sizi çağırdığımda da kızı getirin.'' Korkudan altıma yapmak üzereydim. Boncuk boncuk terler alnımdan aşağıya akıyordu. Korkudan mı stresten mi bilmem ama içimden bir ses burada çok garip şeyler dönüyor, diyordu.
Orta boylu, hafif kır saçlı bir adam bana yaklaşıyordu. Bu büyük ihtimalle Seniorita'nın babası, yani Ender Hoca'ydı. Bana az daha yaklaşınca bir an duraksadı. Beni çok iyi hatırladığına eminim çünkü en sevdiği öğrencilerindendim. Yavaş yavaş bana yaklaştı.
''Sen...''
''Şimdi konumuz bu değil. İkimiz de birbirimizi tanıdığımıza göre bu iş daha kolay olacaktır. Açelya nerede?''
''Kızım... Kızım nerede?''
''Önce soruma cevap ver!''
''Lanet olmasın Açelya arabada! Kızım nerede?''
''Açelya'yı getir. Yoksa kızını getirtmem.''
''Önce kızımı getir. Yoksa Açelya'yı getirtmem.''
''Pazarlık yapacak halde değilsin, hoca! Açelya'yı getir!'' Sessizce bir küfür savurarak telefonuna sarıldı.
''Kızı getirin!''
Beş dakika bekledikten sonra çalılıkların arasından Açelya'yı; kollarına adamlar girmiş, gelirken gördüm. İçim titredi. Ayağı hâlâ sargılıydı.
''Durun!'' dedi Ender hoca arkasına dönerek. ''Şimdi kızımı getir, Ekin!''
Telefonumu çıkararak Serkan'ı aradım.
''Kızı getirin!'' dedim. İki dakika sonra arkamdan gelen ayak sesleriyle geldiklerini anladım.
''Kızım...'' dedi ve bir adım attı, hoca.
''Şş! Orada dur bakalım. Önce Açelya'yı getirin.'' Adamlara tek bir el hareketiyle Açelya'yı getirmelerini emretti. Serkan, yanımdaydı. Seniorita'da öyle... Şimdi ise Açelya'nın sadece iki metre uzağındaydım. Önce Seniorita'ya sonra Açelya'ya baktım. O an hiç düşünmeden Seniorita'yı Serkan'ın elinden alarak babasına yolladım. Her şey Açelya içindi. Her şey onun o korkuyla bakan güzel gözleri içindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Teen FictionHayalleriniz mi yoksa aileniz mi? Açelya, yazarlık için şehirler arası otobüsle Mersin'e giderken önüne oturan beyefendiyle tartışmaya başlar. Bu sorun giderek büyür ve otobüsten atılırlar. İkisinin de...