''VAR MISIN İDDİAYA?''

1.3K 105 9
                                    


Odama çıkarak dört dörtlük ortama baktım. Ne kadar odamı düzeltmiş olsa da şu an ona çok sinirliyim. Ne demek benim özel hayatıma karışmak?

Lambamı açarak perdemi kapatmaya yönelmişken gözüm Ekin'in odasına kaydı. Penceredeydi. Beni fark edince el salladı. Ne yapacağımı şaşırmıştım. O anki heyecanla ben de el salladım. Doğru mu yaptım yanlış mı bilmiyorum ancak güzel bir şey yaptığımı biliyorum. Pencerede durmuş, birbirimize boş boş bakıyorduk. Hava çok soğuktu ancak bunu yaşamaya değerdi. Kapının birden açılmasıyla telaşa kapıldım.

''Ne yapıyorsun sen?'' dedi Serkan üzerime üzerime yürürken.

''Kapı çalma âdetimize ne oldu?''

''Dolapta biraz varmış onu da yedim.''

''Ha ha. Çok komik(!)''

''Ne var orada? Neye bakıyorsun sen?'' dedi ve pencerenin ağzına geldi. Şimdi ayva, elma, armut bütün meyveleri yedik. Yok, sadece ben yedim. Çünkü kabak benim başımda patlayacak.

''Hiiçç...'' dedim kedi gibi çıkan sesimle. Ne kadar önüne geçip görüş açısını kapatmaya çalışsam da becerememiştim. Şimdi çok kızacak.

''Sen burada Ekin'le mi bakışıyorsun?'' dedi ve hâlâ pencerede duran Ekin'e baktı. Ekin de Serkan'ı fark etmişti. Elini kaldırmış, selam veriyordu ki Serkan stor perdeyi ipinden tutarak tek hamlede hepsini kapattı.

''Ben sana ne dedim, Açelya?''

''Ekin'le görüşmeyeceksin dedin de...''

''Ee?''

''Bu yaptığın çok anlamsız, Serkan!''

''Bak, bana sesini yükseltme!''

''Allah Allah? Ne yaparsın?''

''Annemle babama her şeyi anlatırım.''

''Canıma minnet! Ne kadar hoş ve medeni karşılayacaklarını ikimiz de biliyoruz.''

''Var mısın iddiaya?'' dedi serçe parmağını uzatarak. Kabul ediyorum bu çok tehlikeli ancak yapacak bir şey yok. Ben sözümün arkasında duran, yılmayan, dik duran... aman her neyse işte... Felsefe'ye gerek yok.

''Tamam, nesine?''

''Eğer ben kaybedersem bu sonuçla sen Ekin'le istediğin kadar görüşeceksin ancak ben kazanırsam da sen bir daha Ekin'le aynı sokaktan bile geçmeyeceksin, okey?''

''Tamam, kabul.'' Birbirlerine kenetlediğimiz serçe parmaklarımızı ayırarak iddiaya girmiş olduk. Şimdiden 1-0 yenik başladın, Serkan bey!

* * *

Salona inerek televizyon izleyen eniştem ve teyzemi rahatsız etmek zorunda kalmıştık. Teyzem meyve soyuyor ardından enişteme yediriyordu.

''Anne,'' diye söze başladı Serkan. İkisi de televizyona o kadar odaklanmıştı ki, teyzemi bir an için elma yerine kumandayı yerken hayal etmekten kendimi alamadım. İzledikleri de bir şey olsa. Oturmuş, Survivor izliyorlar.

''Baba,'' dedi bu sefer de ancak yine aynı tepki ile karşılaştık. Tekrar, ''Anne,'' dedi Serkan ancak önceki seslenişlere nazaran bu sefer daha sesli söylemişti.

''He?'' dedi teyzem cevap olarak. Oysaki gözleri hâlâ televizyondaydı.

''Baba,'' dedi Serkan annesine seslendiği ses tonunda.

''Hıı?'' dedi eniştem de.

''Açelya'yla Ekin sevgili oldular.'' Diyince teyzemin elinde elma, eniştemin ağzında portakal öylece donup kaldılar. Ne var canım bunda bu kadar şaşılacak?

Eniştem ayaklandı. Teyzem de dirseklerini bacaklarına dayayarak başını ellerinin arasına aldı. Eniştem önümde volta atıp duruyordu. Neler oluyor aklım hâlâ ermiyor.

''Hemen ayrılıyorsun!'' dedi eniştem önümde durarak.

''Aa, neden?''

''Öyle diyorsam, öyle!'' dedi ve teyzemin yanına oturdu. Fısır fısır bir şeyler konuşmaya başladılar. Birkaç defa Ekin dediklerini duydum ancak ne konuştuklarını hiç anlayamıyordum.

''Evet, biz bir karar verdik.'' Dedi eniştem bana bakarak. ''Ekin'le bir daha görüşmeni istemiyoruz.''

''Ne? İyi de...''

''İtiraz istemiyorum, Açelya. Şimdi istersen odana çekilebilirsin.'' Der demez sinirle kalkarak odama çıktım. Her adımımda yer çatlıyordu. Çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Yatağa atlayarak debelenmeye başladım. Sinirimi yastıktan çıkarıyordum. Neden hep olumsuzluklar beni buluyor? Hiçbir açıklama yapmadan yasak koyup odama gönderiyorlar. Çocuk muyum ben? Gerçekten hiç mutlu olamayacak mıyım? Yastığımı alarak pencereye fırlattım. Ayağımdaki terlikleri de çıkararak tek tek duvara fırlattım. Pencereye fırlatmak yemedi. Kırılırsa açıklama yapmak zorunda kalacağım sonra bir sürü dır dır...

* * *

Kitabımı yazarken aklıma tabletimden internete girme fikri geldi. İyi de internete nasıl bağlanacağım? Şifreyi değiştirmişler midir acaba?

Dolabımdan tabletimi çıkararak Wi-Fi'yi açtım. Şükür, odamdan internet full çekiyordu. Hemen şifreyi hatırlamaya çalıştım. sn9... Neydi ya? Arabanın plakasıyla Serkan'ın doğum günüydü diye hatırlıyorum da arabanın plakası neydi ki? Tabletimi dolabımın derinliklerine bırakarak odamdan çıktım. Ayağımdaki ağrı yüzünden parmaklarımın ucunda gitmek ne kadar zor olsa da sessizce inmeyi başarmıştım. Gizlice içeri baktığımda herkesin televizyona odaklandığını gördüm. Hiç ses çıkarmadan koridorun sonuna yürüdüm. Kapıyı açarak evin içinden garaja inen merdivenlerden hızla inmeye başladım. Şu Amerikalıların kovboy filmlerinde olur ya çift kanatlı yaylı yarım kapılar... İşte ondan geçerek bir kırmızı bir de siyah arabaya baktım. Ee, hangisiydi? Yanlış hatırlamıyorsam kırmızınınkiydi. 33sn9722. Aklımdan birkaç defa tekrarladıktan sonra koşarak yukarı çıktım. Neyse ki yakalanmamıştım. Hayret, gerçekten yakalanmamak ve ben... Sessizce odama çıkarak kapımı kapattım. Dolabımdan tabletimi çıkararak yazdım. 33sn97221998. Evet! Hemen bağlanmıştı. Niye bilmiyorum ancak heyecanlanmıştım. Kapımı kitlesem mi ki? Evet, evet! Hemen kalkıp kapımı kitledim. Şimdi içim daha rahattı. Facebook'a girerek sohbeti kapattım. Serkan çevrimiçi olduğumu görürse köpürürdü. Ekin'in profiline girerek istek attım. İki dakika ana sayfada gezindikten sonra bildirim geldi:

''Ekin Soydar arkadaşlık isteğini kabul etti. Ekin'in profiline bir şeyler yaz.''

Daha bunu okumaya kalmadan mesaj geldi.

''Açelya!'' Ne yazacaktım ki?

''Ekin!'' Uf, saçma oldu ama olsun.

''Bir sorun mu var?''

''Galiba var.''

''Ne oldu?''

''Of, bizimkiler seninle görüşmemi istemiyorlar.''

''Senden hoşlandığım için mi?'' Oha! O nasıl sormak öyle?

''Ne? Sen beni mi seviyorsun?'' Haberin yokmuş gibi davranma. Serkan bana onun hesabından benimle konuştuğunu söyledi. Az önce de engelledi zaten. Ne oluyor, anlamadım.''

''Hiç bilmiyorum. Çok garip davranıyorlar.''

''Buradan böyle konuşmakla olmaz. Numaranı ver de seni arayayım.''

''İyi de... Telefon eniştemde...''

''Doğru ya. Bak, sen yarın okula gidince Şevval'den beni ara, tamam mı? Benim şimdi çıkmam lazım. Yarın çıkışta bir şekilde buluşalım.''

Başımın Tatlı BelasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin