Ev sessiz, ev bomboş, ev kapkaranlık... Peki, ne olacak şimdi? Babam ne yapacak? En önemlisi, Pelin annemsiz ne yapacak? Daha 15 yaşında. Zavallımın olaylardan haberi bile yok.
Bütün hücrelerim uyuşmuştu sanki. Ağlamaktan bitap düşmüştüm. Arkamdan kapı sesi duyuldu. Babam gelmişti. O da benim gibiydi. Hâlâ inanmak istemediğim bir olayın içerisindeyim. Göz kapaklarımın ağırlaşmasına daha fazla karşı koyamayarak onları serbest bıraktım.
* * *
''Açelya, hadi kızım sofra hazır.'' Annemin sesiyle babamın kurduğu hamaktan inerek hafif nemli çimenlerin üzerine kurulmuş sofraya göz gezdirdim. Tüm sevdiğim yemekleri yapmıştı annem. Uzaktan babamla Pelin göründü. Pelin' in elinde bir olta, babamın elinde de balıklar; ''Derya kuzusu bunlar...'' diye sevinç çığlıkları atıyordu. Dağların ardında güneş batmak üzereydi. Babam ve Pelin yanıma geldi. Onlara gülümseyerek anneme döndüm fakat onu olduğu yerde göremedim. Bir hışımla ayağa kalkarak onu aradım. Bomboş arazi, güneş dağların ardında batmak üzere, bulutlar pembeleşmiş, çimenler nemli... Annem, uzaklarda göründü;
''Kendine iyi bak Açelya!'' Ardından koştum. O uçurumdan atlamaması için olabildiğince hızlı koştum. Elimi uzattım ve o an;
''Seni seviyorum kızım!'' dediğini duydum ve kendini bıraktı o derin boşluğa.
''Anne!'' diye çığlıklar içinde yerimden sıçrayarak gözlerimi açtım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Birkaç koşuşturma sesi... Pelin yanımda belirdi.
''Abla, sen mi geldin?''
''Evet, tatlım.''
''Neyin var?''
''İyiyim, canım. Bir şeyim yok.''
''Annemin haberi var mı geldiğinden?'' dediği an kendimi tutamayarak ağlamaya başladım.
''Pelin...'' Ağlıyordum, kendimi tutamıyordum. Sözcükler bir bir boğazıma diziliyordu. Ne konuşmak istiyordum ne de susmak. Şu an bir mucize olsun ve annem içeriye girsin. Tamam, saçma ama nasıl kendimi toparlayacağım hiçbir fikrim yok.
Tam Pelin'e her şeyi anlatacakken babam aşağıya indi. Yüzünden, yürüyüşünden, hâl ve hareketlerinden kötü bir şeyler olduğu bariz belliydi.
''Baba, burada bir sorun var zannedersem.'' dedi öne atılarak.
''Otur kızım.''
''Ne oldu?''
''Annen...''
''Ah, evet! Annem nerede? Bunca şey oluyor ve sanırsam annem hâlâ sıcak yatağında yatmakla meşgul.''
''Anneni kaybettik Pelin!'' dedi babam bir sinirle.
''Ne!''
''Evet, trafik kazası geçirdi.''
''Şaka yapmayı keser misiniz? Annem nerede?''
''Kızım...''
''Annem nerede dedim!''
''Annemiz öldü Pelin! Evet, gece gece bu sana çok saçma gelebilir ancak bu annemizin öldüğü gerçeğini değiştirmez!'' dedim hem ağlamaklı hem sinirli ses tonumla. Her şey için artık çok geçti.
* * *
Sabahın ilk ışıklarıyla davul gibi olmuş gözlerimi açtım. Bugün bir gerçek vardı. Artık annem yoktu. Böyle işte... Erken biten bir hayat... Daha otuz altı yaşındaydı. Ne kadar; ''Olmaması lazım, neden böyle oldu?'' diye sorgulasam da ne annemi geri getirebilirim ne de sorularıma cevap bulabilirim.
Kendimi iyi hissetmeyerek mutfağa indim. Bir bardak su içerek salonda oturan babamın yanına gittim. Bir müddet sessizlikten sonra babamın yanına oturarak başımı omzuna dayadım.
''Seninle bir şey konuşmak istiyorum.'' dedi hiç kıpırdamadan. Başımı kaldırıp yüzüne baktım.
''Tabii, babacığım.''
''Biz, Pelin'le beraber yurt dışına gideceğiz.''
''Ne? Neden baba? Ne gerek var şimdi?''
''Hayır kızım, hayır. Zaten Pelin' de çok istiyordu. Hem annenizin ölümü... Çok zor geçer buralarda. Pelin daha on beş yaşında. Eğer sen de...''
''Hayır baba! Daha fazla düzenimi bozamam. Hem, nereden çıktı bu birdenbire?''
''Öyle gerekiyor, kızım. Tamam, sen de haklısın.''
''Gerçekten... Gidecek misin?''
''Evet.''
''Peki, baba. Kardeşime dikkat et.'' dedim ve evden çıktım. Artık hiçbir şeye dayanacak gücüm kalmamıştı. Sokaklarda boş boş dolaşmaya başladım. Çağrı... Onu aramalıyım ancak telefonunu aradığımda ulaşılamıyordu. Evine gitmeye karar verdim. Onunla konuşmak iyi gelebilir.
Çağrı'nın evi bizim evin iki üç sokak ilerisindeydi. On dakika sonra evlerinin önündeydim. Bir an önce onu görmek istiyordum. Kapı ziline basarak bir müddet bekledim. Kapıyı tanımadığım bir kız açtı.
''Buyurun?'' Dilinde farklı bir dilin aksanı vardı. Sarışın, uzun boylu bir kızdı.
''Ben... Çağrı'yı soracaktım da...''
''Çağrı! Burada bir kız seni sormak ben tanımıyor.'' dedi içeri doğru bağırarak. Burada bir bit yeniği var ama hayırlısı.
''Kimmiş aşkım?'' dedi Çağrı kızın beline sarılırken. O an donup kaldım orada. Keşke yer yarılsaydı, yer beni o an yutsaydı da böyle bir olayla karşılaşmasaydım.
Kızın üstüne atlayarak o sarı saçlarını yolmaya başladım. Acı çığlıkları atıyordu ama umurumda bile değildi. Onların yaptıkları karşısında yaptığım az kalırdı. Kızı altıma aldığım için etkisiz eleman gibiydi ve dünden beri yaşadıklarımın acısını bir de bu olayın psikolojisiyle ancak bu şekilde çıkarabilirdim. Çağrı kollarımdan tutup kızı kurtarmaya çalışıyordu. Kız ise dayak yemekten bitkin düşmüştü. Durdum ve kıza baktım. Sonra da hiç düşünmeden yüzüne tükürdüm. Kızın üstünden kalkarak Çağrı'ya baktım. Gülümsedim ve yüzünü ellerimin arasına aldım. İyice yüzüme yaklaştırdım ve yüzüne okkalı bir tükürük yolladım. Ne bekliyordu ki, aşk öpücüğü mü?
Sinirden deliye dönmüştüm. O iki varlığı daha fazla görmek istemiyordum. Arkamı döndüm ve hızla bahçe kapısından çıktım. Çağrı arkamdan ''Açelya!'' diye bağırıyordu. Durmadım çünkü durursam çok daha kötü şeyler olacaktı. En sonunda arkamdan bana yetişerek kolumu tuttu.
''Açelya, dur lütfen!''
''Ne var Çağrı? Yanlış anladım ve her şeyi açıklayabilirsin değil mi?''
''Bak, öyle değil.''
''Nasıl? Hadi açıklasana, çok merak ettim.'' Öylece yüzüme bakıyordu. Bir açıklama yapamazdı zaten her şey gün gibi ortadaydı.
Susmuş öylece yüzüme bakıyordu. Aklıma boynumdaki kolye geldi. Geçen sene doğum günümde almıştı. Çektim kopardım boynumdan. Toparlayıp yüzüne fırlattım. Bunca senenin hiç mi hatırı yoktu? Aldatılmayı hak ettiğimi düşünmüyorum. Ben, ona yalan bile söylemiyorken...
''Allah belanı versin!'' dedim ve arkamı dönüp gittim. Tüm olanların üzerine bir de bu... Hem ailem dağıldı hem de hayatım alt üst oldu. Beni sevdiğini zannettiğim insan da beni aldattı. Annem de bırakıp gitti. Babam da kardeşimle birlikte yurt dışına çıkıyor. Tamam, işte, kim kaldı ki beni seven?
YORUMLARINIZ BENİM İÇİN ÖNEMLİ ONA GÖRE KİTAPTA DEĞİŞİKLİKLER FALAN YAPABİLİRİM...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Fiksi RemajaHayalleriniz mi yoksa aileniz mi? Açelya, yazarlık için şehirler arası otobüsle Mersin'e giderken önüne oturan beyefendiyle tartışmaya başlar. Bu sorun giderek büyür ve otobüsten atılırlar. İkisinin de...