''YOK CANIM ÖLMEMİŞTİR YAV''

1.6K 111 11
                                    

      Üzerime üzerime gelen bu kızı çok iyi tanıdığıma eminim. Adamı değil ama bu kız... Gamze! Evet, eminim kesinlikle Gamze! Ne yani? Beni şimdi Gamze mi kaçırttırdı? Vay korkak! Yemedi değil mi elimi kolumu bağlamadan yanıma gelmek!

''Küçük kızımız da buradaymış.'' Dedi. Küçük kız mı? Boyumdan mı bahsediyor bu kız?

''Benim böyle olduğuma bakma istersen. Benim kadar daha yerin dibinde de var. Sen... benden korktun mu? Doğruyu söyle. Bu kadar tantana yapmana ne gerek vardı ki?''

''Ne korkacağım senden be, paçoz! Ben seninle bundan iki gün önce ödeştim zaten.''

''Ah, doğru. Bir korkak tavuk gibi kaçtığın şu okul çıkışı değil mi?''

''Senin bu basit cümlelerine cevap vermeyeceğim. Benim seninle bir derdim yok. Sen kozlarını Seniorita'yla paylaşacaksın.''

''O kim be? İsme bak!'' İsmi duyunca gülmeden edemedim.

''Gül sen gül. Sonra gülmek için vaktin olmayacak.'' Dedi ve geldiği adamlarla birlikte geri döndü. Serhat ve Ali yine benimle kalmışlardı. İkisi de oturmuş, telefonla uğraşıyorlardı.

''Of,'' dedim kimse dönüp bakmadı. ''Puf,'' dedim yine dikkat çekemedim. ''Ayhh,'' dedim bu sefer de iç geçirerek. Ali ters ters bana baktı.

''Ne var?''

''Çok sıkıldım.''

''Ne yapalım yani?''

''Sohbet edelim mesela?''

''Sohbet mi edelim?'' diyip birbirlerine baktılar. ''Ne konuşacağız seninle? Bu benim stilimdeki Emel'in dün giydiği bordo elbiseden mi bahsedeceğiz?'' dedi Ali ve Serhat'a bakarak kahkaha attı.

''Oha! Sen izliyor musun?'' dedim elimde olmayarak. Serhat da Ali'ye ters ters bakıyordu.

''Yok... Canım. Ne alakası var? Benim ablam izliyordu oradan biliyorum.''

''Ha, demek ablan var. Ali kardeş düşünsene; ya senin ablan kaçırılsaydı? Ne yapardın?''

''O kaçıran kimse ağzını yüzünü dağıtırdım!''

''Bak, gördün mü? Benim de ağabeyim var. Onlar da beni merak etmiştir. Kim bilir ailem ne haldedir... Herkes sersefil olmuş, beni arıyordur. Annem de çok hasta...''

''Ya, ne hastası?''

''Şey... Kanser...''

''Kanser mi?''

''Ya, kanser...'' Yine duygu sömürüsü yapmaya başlamıştım. ''Babam da yatalak... Bir tane ağabeyim var. O da şimdi her yerde beni arıyordur. Annemin de üzülmemesi lazımmış ama şimdi kim bilir ne kadar üzülmüştür. Belki de üzüntüden ölmüştür.''

''Yok, canım. Ölmemiştir yav!''

''Bilmiyorum artık. Yani siz bu vebali nasıl kaldıracaksınız?''

''Biz de emir kuluyuz, Açelya. Bizim de evimizde anamız bacımız var. Biz de ister miyiz sana bunları yapalım?''

''Başka işlerde çalışın. Daha yaşınız genç...''

''Denemedik mi sanıyorsun? Bu işin de parası var işte. Yoksa ben de kız kaçırmaktan zevk almıyorum. Ayrıca buraya bir kere girdin mi bir daha çıkış yok.''

''İyi de bu adamlar zaten sizin sayenizde ayakta duruyor. Kendileri bir şey beceremedikleri için sizi yanlarına alıyorlar.''

''Haklısın, ancak yapacak bir şey yok. Onlara da karşı gelmek bizim haddimize değil. Biz ancak onların söylediklerini yaparız ve susarız... Her neyse, sen acıktın mı?''

''Aslında, evet. Dün akşamdan beri mideme bir şey girmiyor.'' Diyince ayaklandı ve başka yöne gitti. Eniştem, teyzem, Serkan -belki Ekin- kim bilir beni ne kadar çok merak ediyorlardır. İtiraf etmek gerekirse Ekin'i çok özledim. Alışmıştım bana geri zekâlı demesine, uyuz uyuz davranışlarına, bana ters gitmesine...

Ali, geri dönmüştü. Elinde bir tepsi ve tepside kahvaltılık yiyecekler vardı. Bu hareketi beni gülümsetmişti. Bu iki insan bu halde olmamalıydı. Belli ki ikisi de bu hallerinden memnun değildi. Benim bu durumda yapabileceğim bir şey yok. İnşallah doğru yolu bulurlar.

Tepsiyi alarak kucağıma koydu ve eski yerine oturdu. Kendimi tutamayarak gülmeye başladım. Bu hareketim onları da güldürmüştü ancak ikisi de şaşkındı.

''Ne oldu?'' dedi Ali gülümserken.

''Elerim bağlı... Nasıl yiyeceğim?''

''Ah, doğru ya!'' dedi ve sandalyesiyle birlikte yanıma geldi. ''Ben sana yardım ederim.'' Ekmeğin arasına biraz peynir biraz da salatalık koyarak sandviç yapmaya çalışıyordu.

''Hiç becerikli değilsin.'' Dedim gülerek.

''Çok şaşıracaksın ama ilk defa yapıyorum.'' Bir an için ellerimi açmasını ve bu işi kendim halledebileceğimi söylemeyi düşündüm ancak yanlış anlar korkusuyla bu düşüncemden vazgeçtim ve sandviç hazırlamasını izledim. Kurt gibi acıkmıştım. Şu an öyle bir şey ki... Beni kaçıran adamlar beni besliyorlardı. Eğer buradan ölmeden çıkarsam, kitabıma gerçekten bir yenilik katmış olacağım. Ya, kaçırıldım, canım tehlikede hala kitabımı düşünüyorum. Yaa, çıkarın beni burdann!!

Başımın Tatlı BelasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin