''Ekin, gerçekten bunu yapmış olamazsın.''
''Yaptım yani yalan yok. Başkasından duyacağına benden duymanı istedim.''
''İnanamıyorum sana ya, of!''
''Kusura bakma, Açelya ama benim dünyamda bana yanlış yapmak yok.
5 Dakika Önce...
''Evet, seni dinliyorum'' dedim. Hâlâ elimi tutuyor, o derin gözleriyle bana bakıyordu.
''Gel, şöyle oturalım.'' Dedi ve kaldırıma oturduk. Şevval'de karşımızdaki kaldırımda oturmuş, telefonuyla uğraşıyordu. Ekin, elimi biraz daha sıkı tuttu.
''Açelya, bak şimdi... Anlatacaklarım seni ürkütmesin olur mu?'' dedi ve kıpırdandı. ''Bundan iki sene önce... Bir sevgilim olmuştu. Adı Merve'ydi. Aramız da her sevgili gibi oldukça iyiydi. Sonra bir gün sürpriz yapmak için sabah erkenden evine gittim. Tanımadığım bir erkek kapıyı açtı. Gerçi tanısam ne yazar? Sonuçta sevgilimin evinde -sabah sabah- erkek var. Neyse sonra içeri girdim ve Merve'ye seslendim. Baktım ortaya çıkmıyor, ben de o pislik herifin yakasına yapıştım ve Merve'nin nerede olduğunu sordum. Odasında dedi. Odasına çıktığımda arkası dönük bir şekilde bilgisayarında oturuyordu. Beni, o sanıp; 'Mehmet, sevgilim gel bak, ne buldum!' dedi. Mehmet demese yine bir nebze diyeceğim ki sevgilim diye bana dedi. Çok sinirlendim. Hayatımda ilk defa ihanete uğramıştım. Dönüp bana bakınca çok şaşırdı tabii. Ayağa kalktı işte yanıma geldi falan... O an kendimde değildim. Bilincimi kaybettim diyebilirim. Hayatımda ilk defa birine âşık olmuştum ve onun tarafından da ihanete uğramıştım. Kendimi tutamayarak...'' dedi ve çenesini ovuşturdu. ''Kendimi tutamayarak Merve'nin boğazını sıkmaya başladım. Bak, hayatımda hiç karşılaşmadığım bir şeyle karşılaşmıştım. Sonra işte benden şikayetçi oldu. Fazla bir şey yapmadığım için ceza almadım. O güne kadar hiçbir bayana elim kalkmamışken... O gün gözüm dönmüş gibiydi...'' Tuttuğu elimi elinden çekerek ayağa kalktım. Bu hikayenin bir kısmı ana hiç de yabancı gelmemişti.
''Ekin, gerçekten bunu yapmış olamazsın.''
''Yaptım yani yalan yok. Başkasından duyacağına benden duymanı istedim.''
''İnanamıyorum sana ya, of!''
''Kusura bakma, Açelya, ama benim dünyamda bana yanlış yapmak yok.''
''İyi de...'' A ha şimdi yedik ayvayı... ''Ekin,''
''Efendim?''
''Buradan en fazla nereye kadar koşabilirsin?''
''Neden?''
''Koşman gerekecek de...''
''Niye?''
''Serkan geliyor.'' Ekin, ayaklanarak yanıma yanaştı. Niye kaçmıyor bu uyuz? Of, şu an ne kavga çekebilirim ne de laf atışması... Serkan gittikçe bize yaklaşıyordu. Öylece yolun ortasında duruyorduk. Serkan dibimize gelince sayıp savurmaya başladı.
''Hayırdır, Açelya? Hani Şevval'le gezecektin?''
''Burada Şevval işt...'' Arkamı dönüp baktığımda toz olmuştu. Vay hain vay! ''Şevval!''
''Hani? Nerede? Yoksa cebinde mi? Bana yalan söylediğinize gerçekten inanamıyorum. Hem, sen!'' dedi Ekin'e bakarak. ''Senin ne işin var burada? Ben sana Açelya'yla görüşmeyeceksin, demedim mi?''
''Dedin.''
''Ee? O zaman? Serkan'ın bu sözüyle Ekin sıkıca elimi kavradı.
''Eesi Serkan, biz birbirimizi seviyoruz ve görüşmemize engel olabileceğinizi hiç sanmıyorum.'' Serkan'ın sinirlendiğini çok net görebiliyordum.
''Bırak Açelya'nın elini.'' Dedi dişlerini sıkarak. Ekin'se onun bu söylediğine karşı daha sıkı tutuyordu elimi.
''Bırakmıyorum, bırakmayacağım da!'' Serkan'ın bir hamleyle Ekin'in yakasına yapışması beni ürküttü. Sinirden gözlerinin içi kıpkırmızı olmuştu.
''Bana bak Ekin, seni son kez uyarıyorum. Bir daha asla ama asla seni Açelya'nın etrafında görmeyeceğim, anladın mı?'' diye bağırdı Ekin'e. Ekin ise tek bir kelime söylememişti. Elimi bıraktı ve;
''Hadi, git.'' Dedi. Ne yapacağımı şaşırmıştım.
''Ekin, ama...''
''Sana, git dedim!'' Yüz ifadesi ve ses tonunun karşısında donup kalmıştım. Gözlerinde bir umut parçası görseydim eğer ona inanmayacaktım ancak... Bana bir düşman gibi bakıyordu. Eski Ekin geri dönmüş gibiydi. O otobüste ilk tanıdığım Ekin olmuştu sanki. Serkan, kolumdan tutarak beni yolun karşısına geçirdi. Ekin'in yüzüne bile bakmadan arkamı dönüp gittim. Kalbimdeki ağrı tarif edilemezdi. Belki de kalp krizi geçiriyordum ya da beyin kanaması... Belki de sinir krizi geçirerek felç kalacağım. Lanet girsin e mi!
Sinirden, attığım her adımda yer çatlıyordu. Bana 'git' dedi. Biz tam bir yola çıkacakken -ya da ben öyle sanıyordum- o beni yarı yolda bıraktı. Bu musun sen? Korkak mısın? Serkan'ın iki lafı mı seni korkuttu, yolundan çevirdi? Bu kadar basit miydi? Hani ciddiydin? Hani o beni sevdikten sonra ailesi vermezse ben kaçırırım diyordun? Ne kadar kolaymış yalan söylemek. Erkek değil mi ulan hepsi aynı işte...
* * *
Evin yolunu tutmuş, hiç konuşmadan Serkan'la birlikte yürürken bu sessizliği Serkan bozdu.
''Bana bak! Bu seferlik bizimkilere hiçbir şey anlatmıyorum. Eğer bir daha...''
''Tamam, Serkan! Uzatma...''
''Neymiş efendim; yok birbirlerini seviyorlarmış da yok bırakmazlarmış da... Ne oldu? Hemen yol verdi. İşte Ekin bu sonuçta. Kızım, ben sana en başta ne dedim? Görüşmeyeceksin dedim. Neden? Çünkü malımı tanıyorum da ondan...''
''Serkan, yeter!'' Çığlık atmamak için kendimi tutmuştum ama bir yere kadar. O ne öyle karı gibi başımda dır dır...
''Ne yeter? Gide gide bu uyuza mı âşık oldun? Git Burak'a âşık ol ya da ne bileyim benim yakın bir arkadaşım var adı Tolga gel ona âşık ol sen bak cidden...''
''Susacak mısın artık? Anladık yeter! Kimseye âşık falan olmak istemiyorum, Serkan sus artık!''
''Bu olay tekrarlanmayacak değil mi?''
''Böyle bir şey bir daha asla olmayacak.'' Benim için Ekin meselesi artık bitmiştir. Noter tarafından da onaylanmıştır. Bir çırpıda vazgeçebilecek bir insanla işim olmaz benim.
* * *
Odama çıkar çıkmaz kıyafetlerimi değiştirmeden yatağıma uzandım. Yaşadıklarım bir bir gözümün önüne geliyordu. O git diyişi ve gözlerindeki öfke hâlâ gözümün önünden gitmiyordu. Şu saate kadar sindiremediysem, midem bu yaşadıklarımı gerçekten kaldıramayarak infilak edecek. Âşık olduğum -ya da aşık olduğumu sandığım- bir insan bunu bana yapıyorsa ben herkesten her şeyi beklerim. Gerçi ne kadar tanıyorum ki onu? Hiç işte... Benimki de laf... Bitti ya, bitti! Uzun lafın kısası, bitti! Yok artık benim için Ekin diye biri. Gelip geçici bir şeydi; geldi ve geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Teen FictionHayalleriniz mi yoksa aileniz mi? Açelya, yazarlık için şehirler arası otobüsle Mersin'e giderken önüne oturan beyefendiyle tartışmaya başlar. Bu sorun giderek büyür ve otobüsten atılırlar. İkisinin de...