Bütün yol boyunca olanları düşündüm. Annem, babam, kardeşim, Çağrı... Her şey bir günde olmuş ve ben şimdi Mersin'e dönüyordum. Hiçbir şey olmamış gibi hayatıma devam edecektim. Elimden başka ne gelir ki?
Eve girince bizi Serkan karşıladı. Çok yorgundum ve kimseyle konuşmayarak odama çıktım. Yatağıma oturdum ve bir süre öylece kaldım. Daha sonra boş boş oturmaktan sıkılarak valizimden hiç çıkarmadığım kıyafetlerimi çıkararak biraz da olsa kırışıklığını düzeltmeye çalıştım. O sırada kapım çalındı.
''Gel!'' dedim kafamı hiç çevirmeden.
''Açelya,'' içeri giren Serkan'dı. Usulca yatağıma oturdu. Ben de gidip yanına oturdum. Derin bir rüzgâr esti. Üşüdüğümü hissederek pencereyi kapatmak için ayaklandım. Karşıdaki evin bahçesinde köpekle frizbi oynayan on yedi yaşlarındaki çocuk dikkatimi çekti. Demir'e çok benziyordu. Büyük ihtimalle de oydu. Pencereyi kapatarak tekrar Serkan'ın yanına oturdum.
''Bana bak, ben her zaman yanındayım.''
''Biliyorum ama artık bu konuda konuşmak istemiyorum.''
''Tamam, ben çıkıyorum o zaman.''
''Aslında... Beraber bir şeyler yapmaya ne dersin kuzen?''
''Neden olmasın ?''
''Tamam, o zaman ben hazırlanıyorum.''
''Tamam, ben de hazırlanayım o zaman.'' Odamdan çıkınca hemen tozpembe elbisemi giyerek saçlarımı yine balıksırtı modeli ördüm. Aynalı komodinin karşısında yüzüme baktım. Gözlerimin şişliği rahatsız ediciydi. Hemen fondöten ve makyajla güzelce kapattım. Tam o sırada evin zili çaldı. Aldırış etmeyerek pembe bağcıklı spor ayakkabımı dolabımdan çıkardım. Tam giyerken bu sefer de benim kapım çaldı.
''Gel!''
''Açelya, müsait misin?''
''Tabii, kuzen. Bak bakalım nasıl olmuşum?''
''Oo, harikasın.'' Elindeki kutu dikkatimi çekti.
''Bu nedir?''
''Sana gelmiş.''
''Kimden?''
''Bilmiyorum.''
''Allah Allah?''
''Belki de beklediğin kitaplarındır.''
''Tamam, teşekkürler.''
Serkan, odamdan çıkınca kutuyla baş başa kaldık. Kitaplarım olduğunu sanmıyorum çünkü benim kitaplarım küçücük bir koliye sığacak kadar az değil. Kutuyu yere bırakarak yanında bağdaş kurdum. Kutuyu açmak beni ne kadar tedirgin etse de masamın üzerinden aldığım makasla bandı kesmeye başladım. Kutunun iki kanadını da kaldırınca annem, babam, ben ve Pelin' in iki sene önce pikniğe gittiğimizde çekildiğimiz çerçeveli fotoğraf ile karşılaştım. Bu... Rüyamda gördüğüm yerdi. O gün de babam ve Pelin balık tutmaya gitmişlerdi ancak gördüğüm rüya çok saçmaydı. Annem, rüyamda intihar etmişti.
Fotoğrafı kutudan çıkararak yatağımın üzerine koydum. Kutunun içinde bu sefer küçük kırmızı kadife bir kutuyla karşılaştım. Hiç de yabancı gelmemişti. Hemen elimle kavrayarak kapağını açtım. Bu, annemin uğurlu kolyesiydi. Şu, hiç boynundan çıkarmadığı kolyesi... Evlenirken babam takmış. Yani, annem öyle söylemişti. Hemen, boş kalan boynuma annemin hilal şeklindeki pırlantalı kolyesini taktım. Şimdi ise kutuda bir zarf kalmıştı. Daha da başka bir şey yoktu. Zarfı nazikçe kutudan çıkardım. Üzerinde ne bir isim ne de bir adres... Tam açmaya niyetlenmişken kapım çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Teen FictionHayalleriniz mi yoksa aileniz mi? Açelya, yazarlık için şehirler arası otobüsle Mersin'e giderken önüne oturan beyefendiyle tartışmaya başlar. Bu sorun giderek büyür ve otobüsten atılırlar. İkisinin de...