''EKİN'E BAKMA!''

1K 71 11
                                    



''Açelya,'' Kitabıma odaklanmış, bütün bilgilerimi içerisine döküyorken Serkan'ın seslenmesiyle kafamı kaldırdım.

''Gir!'' Hızla yanıma gelerek yatağıma oturdu.

''Galiba Pelin'i bulduk.'' Gözlerimi kocaman açmış, şaşkın şaşkın ona bakıyorken sözüne devam etti. ''Bahsettiğim arkadaşım dayısına ısrar etmiş ve dayısı da harekete geçmiş. Telefon numarasını bulduk.''

''Sen ciddi misin?''

''Evet,'' dedi ve yanıma geldi. ''Bak bu da numarası.''

''Tamam, hadi arayalım.'' Telefonuma numarayı yazarak aradım. İki kere çaldıktan sonra açıldı.

''Hello, I am Pelin...''

''Pelin!''

''Siz... Kiminle görüşüyorum?''

''Pelin, benim ablan.''

''A-abla... Sen nasıl buldun beni?''

''Nasılsın, iyi misin?''

''Abla, ben iyiyim de... Seninle konuşamam.''

''Ne demek seninle konuşamam?''

''Öyle işte. Babam... Seninle görüşmemi istemiyor.''

''Ne? Neden?''

''Kapatmam lazım. Sonra görüşürüz.'' Telefon kapanmıştı. Hiçbir şey konuşmuyordum. Şaşırıp kalmıştım. Babam, neden kardeşimle görüşmeme izin vermiyor ki? Bu nasıl bir insan?

''Açelya, ne oldu?''

''Babam... Görüşmemizi istemiyormuş.'' dedim ve öylece kalakaldım. Serkan ne diyor onu bile duymuyordum. Sinirden gözlerim yanıyordu. Bir yerlere bir şeylere zarar vermek istiyordum. Hayatımda hiç bu kadar sinirlenmemiştim. Sandalyenin kenarını sıkmaktan elim acıyordu ve bu beni daha da sinirlendiriyordu. Sakinleşmeye çalıştım. Canımdan bir parça daha koptuğunu hissettim. Önce annem şimdi kardeşim... Tamam, şimdi ne yapmam gerekiyor? Kardeşimi arasam, bulmaya çalışsam bir faydası olacak mı, bilmiyorum. Eğer olacaksa bile şu an bu fikrimden vazgeçiyorum. Kardeşimi tehlikeye sokmak, babamın anneme yaptıklarını kardeşime de yaşatmasını istemiyorum. O... O şu an en nefret ettiğim insanlardan biri. Özür dilerim kardeşim.

* * *

Yatağımın köşesinde oturmuş, sandalyeye başımı dayamıştım. Gün batımı çok güzeldi. Güneş, bütün asaletiyle başka ülkeleri aydınlatmak için gidiyordu. Bizde batan güneş, Amerika'yı aydınlatacaktı. Bugün de önce bana güldü, şimdi kardeşime gülecek. Umarım o güneşin hiç batmaz kardeşim.

Güneş batmıştı. Kafamı kaldırarak saate baktım. Yemek vaktiydi. Canım aşağıya inmeyi hiç istemiyordu. İnsan içine çıkmak istemiyordum. Telefonumun çalmasıyla masama yöneldim. Serkan arıyordu.

''Açelya, istersen gelme ama yemek yiyeceğiz. Bak, istersen gelmeyebilirsin. Daha sonra gel. Hatta gelme sen sonra gel.''

''Geliyorum, Serkan.'' dedim yorgun ses tonumla.

''Bak, gelme bence ya hem moralin bozuk.''

''Of, Serkan.'' dedim ve telefonu kapattım. Üzerimde gri eşofmanım pembe tişörtüm vardı. Üzerime uygun olsun diye saçlarımı topuz yaparak telefonumu yanıma aldım ve odamdan çıktım. Mümkün olduğunca merdivenlerden inene kadar gülümseme antrenmanları yaptım ama başarılı olamadım. Mutfağa girdiğimde ortada kimse yoktu. Yemek odasındalar mı? İyi de, biri mi geldi ki? Misafir olmadıkça yemek odasında yemiyorduk ki.

Başımın Tatlı BelasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin