''Kimseye bir şey anlatmayacaksın.'' dedim Serkan ve Ekin'le birlikte eve dönerken.
''Ben de anlatmayı düşünmüyorum zaten çünkü anlatırsam teyzen seni yeğenlikten reddeder.''
''Aa, niyeymiş o?''
''Niyesi mi var Açelya? Nerede görülmüş insanın düşmanıyla tek başına aynı yerde çalışma yaptığı?''
''Ben bu kadar yapacağını beklemiyordum. Baksana, kız resmen nasıl bir oyun oynadıysa beni okulda kilitletip ışıkları da kapattırıp öylece içi rahat bir şekilde çekip gidebiliyor. Belki benim akluofobim var? Belki ben orada biraz kalsam kriz geçirip öleceğim? Kız zaten bunu istiyor canım! İlk günden beri gözü üstümden ayrılmadı. Hep fısır fısır arkadaşlarıyla beni çekiştirmeler, orada burada benimle ilgili atıp tutmalar... Ee, ne olacak? Kimin sevgilisi!''
''Kimin?''
''Yanındakinin.'' dedim Ekin'e bakarak. İkisi birden gülmeye başladı. Bir de gülerken birbirlerine bir şeyler söylüyorlar ama anlamak gerçekten zor.
''Ne oluyor?'' dedim bağırarak çünkü susmak bilmediler.
''Sen nereden duydun Allah için o kızın benim sevgilim olduğunu?''
''Herkes bunu konuşuyor zaten.'' der demez yine aynı şekilde gülmeye başladılar. Sinirlerim alt üst oldu resmen.
''Gülmeyi keser misiniz?'' dedim sinirli bir şekilde. Gerçekten çok gıcık gülüyorlardı.
''Ya, o kız Ekin'in sevgilisi falan değil. Kız Ekin'e âşık. Peşinde dört dönüyor ama Ekin o kıza bakmaz.''
''Niye bakmasın, canım. Ne güzel kız işte.'' diyerek omuz silktim. Bir baktım Ekin arkamdan geçerek yanıma geldi.
'' Böyle sarışın değil de siyah sırma saçlı, şöyle saçlarının uçları hafif dalgalı olsun. Öyle uzun boylu değil de benden biraz daha kısa olsun. Bembeyaz tenli olup ruh gibi ortada dolanacağına biraz buğday tenli olsun, benim olsun.'' diyerek yine gülmeye başladı Serkan'la. Benden mi bahsediyor bu?
''Sen... Sen benimle dalga mı geçiyorsun?'' dediğim gibi gülerek koca eliyle saçlarımı karıştırmaya başladı.
''Ya, Serkan! Yardım etsene!'' dedim elinden kurtulmaya çalışırken. O sırada bıraktı zaten. Kafamı hissetmiyordum ve saçlarımın dipleri acıyordu.
''Of, ne yaptığını sanıyorsun sen?'' dedim saçlarımı düzeltmeye çalışırken. Daha bu sabah özenle fön çekmiştim.
* * *
Başucumda susmak bilmeyen telefonumun sesiyle uyandım.
''Alo?'' Biraz uykulu, biraz da sinirli sesim oldukça iticiydi.
''Ne kadar güzel bir gece, öyle değil mi?'' Karşıdan gelen ses boğuk ve garipti. Yatağımda doğruldum.
''Kimsin?''
''Dışarıda hava çok güzel... Özellikle de Manolya Mahallesi'nde...'' Manolya Mahallesi mi? Orası bizim evin olduğu mahalle! Bir süre sesimi çıkaramadım. Bir an korkudan dilimi yuttuğumu düşündüm.
''Ah, tamam sakin ol. Bu kadar korkmana gerek yok, tatlım.''
''Ne saçmalıyorsun sen? Kimsin?''
''Bunu öğrenmen için oldukça erken... Sütünü içmeyi ihmal etme, olur mu?'' diyerek oldukça iğrenç bir kahkaha atarak telefonu kapattı.
Karanlığın sessizliğinde kalp atışlarımın sesini duyabiliyordum. Sinirden ve korkudan yüzüm yanıyordu. Kendimi toparlamaya çalışarak odadan çıktım. Bu saatte teyzemin yanına gidemem. Saat varsa yoksa iki veya üç... Serkan'ın yanına gitsem? Evet, evet Serkan'ın yanına giderek her şeyi anlatmalıyım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Teen FictionHayalleriniz mi yoksa aileniz mi? Açelya, yazarlık için şehirler arası otobüsle Mersin'e giderken önüne oturan beyefendiyle tartışmaya başlar. Bu sorun giderek büyür ve otobüsten atılırlar. İkisinin de...