Eve girer girmez koşarak odama çıktım çünkü Serkan bütün yol boyunca bana şiddet uygulamıştı ve hâlâ arkamdan kovalıyordu. Neymiş efendim, neden çıkıp öyle saçma saçma şarkılar söylüyormuşum. Valla Şevval'in söylediği şarkıdan daha iyiydi ne yalan söyleyeyim. Odama kaçtım kaçmasına da kitleyemeden odama daldı.
''Serkan, ne olur gelem üstüme bak valla yanlışlıkla söyledim onu ben. Gaza geldim gaza.''
''Hı hı, O gazı göstereceğim ben sana şimdi gel sen buraya.'' dedi. İtekler iteklemez yatağıma düştüm ve gıdıklamaya başladı. Buna hiç dayanamazdım hatta krize girerdim ancak bu onu hiçbir zaman ilgilendirmemişti, her zaman ben çatlayana kadar gıdıklamıştı.
''Ya, TEYZEEE KURTAR BENİİİ. YETER SERKAN ÖLDÜRECEK MİSİN BENİ?''
''Yetmez, yetmez.'' Bir türlü durmuyordu. Artık gıdıklanmak yerine acı çekiyordum. Gülmelerim ağlamaya dönmüştü. Şaka, şaka rol yapıyorum.
''Ühühü, Serkan yeter ne olur!'' diye ağlamaya başlayınca bıraktı tabii. Odamın kapısı açılır açılmaz elinde oklava, teyzem yanımıza geldi.
''Ne oluyor lan burada?'' dedi oklavayı yüzümüze doğru sallarken.
''Teyze, senin bu oğlun gelmiş beni gıdıklıyor.''
''Demek öyle... Sen benim kızımı nasıl gıdıklarsın len, eşek sıpası!''
''Yok, anneciğim. Şakasına gıdıkladım.''
''Düş önüme. Hadi, bana yardım edeceksin.''
''Neye yardım edeceğim?''
''Ben yemek yaparken sen de ortalığı temizleyeceksin.''
''Ben yemek yapsam sen ortalığı temizlesen?''
''Çok konuşma, düş önüme.'' Diyerek odamdan çıktı ikisi de. Yatağıma uzanarak gerindim. Neredeyse gün batmak üzereydi. Kalktım ve birkaç ödev yapmak için kitaplarımı çıkardım. Ne kadar çok ödev birikmişti. Hiç de yapasım yok ancak ne yapacaksın işte mecbur...
* * *
Kafamı kaldırdığımda saat 00.30 olmuştu. Sanmayın bu saate kadar ders çalıştığımı resmen masanın üstünde uyuyakalmışım. Of, alnımda yazdıklarımın izi çıkmış, şu hale bak. Merdivenlerden indim ve Serkan'ın odasının hemen yanındaki banyoya giderek elimi yüzümü yıkadım. Ee, şimdi de hiç uykum yok benim. Banyodan çıkarak koridorda yürümeye başladım ki o anda Serkan'ın sesini duydum. Tabii meraklı ben, hemen kulağımı kapısına dayadım. Ne konuşuyor bu fısır fısır böyle?
''Hayatım, biliyorum ancak bir süre kimse öğrenmese iyi olur...'' A ha! Sevgilisi var bu keratanın. Hem de benden sakladığı... Nasıl saklar benden böyle bir şeyi!
''İyi de biliyorsun annem beni kimseyle paylaşmayı sevmiyor. Tam bir kaynana adayı...'' Hımm, demek teyzemin sevmediği biri... Kim bu kız...
''Tamam Şevval, ben kapatıyorum. Bu konuyu yarın konuşalım.'' Şevval mi? Şevval mi dedi o bana mı öyle geliyor? Ya, demek teyzem kimseyle paylaşamıyor bu tatlı oğluşunu. Hiç tereddütsüz hızla kapısını açtım. Nasıl da korkmuştu ama...
''Serkan!''
''Açelya, bu saatte ne işin var senin burada?''
''Duyduklarım doğru mu?''
''Hem kapı çalma âdetimize ne oldu?''
''Çok acıkmıştım, yedim.''
''Hadi, Açelyacığım, odana canım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başımın Tatlı Belası
Teen FictionHayalleriniz mi yoksa aileniz mi? Açelya, yazarlık için şehirler arası otobüsle Mersin'e giderken önüne oturan beyefendiyle tartışmaya başlar. Bu sorun giderek büyür ve otobüsten atılırlar. İkisinin de...