34. Bölüm ❝Hazırlıklar❞

356 53 13
                                    

Ben geldimmm. Bu aralar sürekli yazıyorum. Okul başlıyor falan falan tatilimin son demleri sşsksşsksls

Abi bu aralar çok muhteşem yüzyıla taktım. Aklıma kurgular geliyor. Hem de çok ağır slsjslsjslsksls kösem de neden anastasia değişiyor kii ardından beren saat ondan sonra nurgül yeşilçay ühüüü oyuncu değişikliklerine pek alışkın değilim ühü

Mustafa delirdi ühhüü neyse halimeyi gözüm tutmamıştı handan da gitti en çok ona içim gitti.

Sizi bu şarkıyla başbaşa bırakıyorum

İyi okumalar ühüü


Baekhyun duyduğu ağlama sesleriyle kaşlarını çattı. Elleriyle gözlerini ovuşturarak açtı. Karşısında gördüğü kişiyle şaşkınlıkla doğruldu. Chanyeol eline Soojung'u almış susturmaya çalıştığını gördü.

"Burada ne arıyorsunuz?" Yanında uyuyan Namjoo'yu uyandırmamaya çalışarak yataktan kalktı ve kendisine yaşlı gözlerle bakan Soojung'a ilerledi. "Bebek ağlama sesleri duydum. O yüzden geldim." Baekhyun onu umursamayarak parmakları arasına Soojung'un küçük burnunu sıkıştırarak gülümsedi. "Baba senin acıktığını fark etmemiş mi? Kötü baba!" Kıkırdadı ve tatlı kızın yanağına küçük bir öpücük bıraktı ve Chanyeol'ün arkasındaki masada duran biberonu alarak Chanyeol'e verdi.

"Bununla besle." Chanyeol kucağındaki Soojung'u düzeltti ve biberonun ucunu onun ağzına koydu. "O zaman, iyi geceler." Baekhyun, Joohyuk'a sımsıkı sarılarak Chanyeol'e arkasını döndü. "Ama içtikten sonra-" Sözü Baekhyun tarafından kesildi. "Gazını çıkartıp yatağa koy." Baekhyun tatlı horultulara başlarken Chanyeol da sütün hepsini ona içirmişti. Biberondaki süt bitince gülümseyerek kızı kaldırdı. Ama aklına gelen şeyle suratı düştü.

"Senin gazın nasıl çıkıyor?"

☁︎

"Normalde bu saraya öyle kolayca gelemeyiz. Mutlaka gideceğimiz haber verilir."

Franklin, Majesteleri Jihoon ile yakından ilgilenen kahya. Baekhyun adamı incelerken Chanyeol onunla konuşuyordu. "Kolayca gelmenin sebebi nedir?" Adam çayından bir yudum aldı. "Arşidük, habersizce köşkten ayrıldı. Şunu söylemeliyim ki tek bir şövalye dahi köşkte bulunmuyor."

"Alçak!" Chanyeol birkaç küfür daha edince Baekhyun söz aldı. "Gitmeden önce hareketlerinde bir tuhaflık var mıydı?" Franklin başını salladı. "Gitmeden önce odasını dağıtmıştı. Birkaç hizmetçi de merak ederek dinlemişler. Duyduğum kadarıyla orada bir şövalye de varmış. Bir şeyi bulamadığından bahsettiğini söylediler."

Baekhyun kaşlarını çattı. "Görünüşe göre her şeyden haberin var. Güvenilir olmadığını düşünmeye başladım." Franklin tebessüm etti. "Öyle düşünebilirsiniz. Ama ben bu imparatorluğa kan yemini ettim. İmparatorluğa yaptığım tek bir kusur direkt ölmeme neden olur." Baekhyun cevap vermedi.

"Bildiğin herhangi bir şey var mı?" Chanyeol'ün sorusuyla Franklin başını iki yana salladı. "Tek bildiğim bunlar majesteleri."

"O zaman gidebilirsin. Kapıda hizmetçiler bekliyor. Odanı hazırlattık. Majesteleri Jihoon uyandığı vakit seninle görüşmek isteyecektir." Franklin'in duyduğu isimle gözleri parladı. "Ben de çok isterim." Kaç aydır görmediği efendisiyle buluşmayı dört gözle bekliyordu. Küçüklüğünden beri ona hizmet ediyordu. Ondan hiç bu kadar uzun süre ayrı kalmamıştı.

Franklin odadan ayrılırken Baekhyun derin düşüncelere dalmıştı. Chanyeol ona seslendi. "Ne düşünüyorsun?" Baekhyun iç çekti. "Arşidükün ne yapabileceğini bilmiyoruz. İlk başta halka zarar verebilir."

Chanyeol başını iki yana salladı. "Kendini öyle bir tehlikeye atmaz. Yerini belli etmek istemez." Durdu ve Baekhyun'a baktı. "Ne düşünüyorsun? Seni dinleyeceğim." Baekhyun şaşkınlıkla ona baktı. "Bana mı?" Başını salladı. Baekhyun'un içinde anlamlandıramadığı bir his uyandı. "Uhm, peki." Birkaç kez öksürdü ve düşüncelerini açıkladı.

"Neredeyse 40 yılı aşkın bu imparatorluk için planlar yapmışsa yanına çektiği çok insan vardır. Bizimde yanımıza dost çekmemiz gerekiyor." Bu Baekhyun için çok yorucuydu. Derslerinde yapmadığı stratejiyi burada yapıyordu. "Diğer krallar yanımızda olmak zorunda. Her şehirden ne kadar 5 bin asker düşünelim. 50 bin asker eder. Bizim askerlerimizle 60 bin. Nedense çok az geliyor." Sıkıntıyla alnını ovaladı.

"İnsan gücünün yetersiz kaldığı yerde ejderhaların devreye gireceğini unutma." Baekhyun'un aklına gelemeyen şeyle elini alnına vurdu. "Doğru. Onları unutmuşum." Kitapta da ejderhaların olduğuna şahit olmuştu. Ama bu dünyada henüz tek bir ejderha dahi görememişti.

"Peki ya Arşidükün halka zarar verme gibi bir durumu olursa ne yapacağız?"

"Jiho'nun hain olduğunu duyuracağım. Risk almamak için de seferberlik ilan edeceğim." Baekhyun da en doğrusunun bu olduğunu düşündü. "O zaman lütfen diğer planlarınızı askerlerinize anlatın. Benim yapabileceğim bir şey kalmadı." Chanyeol, selam verip giden Baekhyun'un arkasından baktıktan kalktı. Hazırlıkların bir yerden başlaması gerekiyordu. Baekhyun ise başını iki yana salladı. İlk adımı onun atacağını biliyordu.

☁︎

Aradan geçen iki haftada hem şövalyelerin eğitimi veriliyor hem de savaşa hazırlık yapıyorlardı. Jiho, hain olarak ilan edilmemişti. Onlar nasıl sessizlik içerisindeyse Chanyeol da kendi sessizliğini koruyordu. Chanyeol, beklenmedikleri anda onları vurmayı düşünüyordu.

"Takip ettiğiniz şövalyeler nereye gitti?" Chanyeol şövalyeler ile ilgilenen Seojoon'a baktı. "Chongjin yolunda olan kaleye gittiklerini gördük majesteleri. İki gözlemci koyduk. Bize Arşidük Jiho'yu gördüklerini bildirdiler. Ayrıca kaleye her gün ellişer grup şövalye giriyormuş. Bu güne kadar hesapladığımız üzere yaklaşık bin şövalye kaleye girdi."

Chanyeol haritada bulunan Chongjin yolunun üstüne çarpı attı. "Buradan sonrasında dağ var. Onlar daha iyi kamufle olmak için dağ yerine ormanları seçecektir. Seojoon." Seojoon duruşunu düzeltti. "Evet majesteleri." Chanyeol şövalyelerin resmettiği kalenin krokisini aldı. "Surlarda durum nedir?"

"Şövalyeler riskli bir durum olursa diye sürekli surlarda duruyorlar. Ormanın içerisinde farklı alanlarda kulelerin olduğunu keşfettik. Askerler orada gözlem yapıyor. Ayrıca halkın giriş çıkışlarını da kontrol ediyor. Bu kontrolü de sizin emriniz olduğunu söyleyerek sıyrılıyorlar."

Jongin dağlık alanın olduğu bölgeye ve kulelerin olduğu yerlere işaret koydu. "İki yere de aynı anda saldırmaya ne dersiniz?" Sehun sorarcasına baktı. "Ne düşünüyorsun?"

"İlk kuleye saldırı düzenlersek surlarda olan şövalyeler bu durumu fark edip hazırlık yaparlar. Ya da ilk surlara saldırı düzenlersek kuledekiler herhangi bir yardım ekibi çağırabilirler. Dağlara koyduğumuz şövalyeler oklar ile surlara saldırırken, kulelerin olduğu bölgeye yerleştirdiğimiz şövalyeler ve patlayıcı toplar ile kuleleri yıkarız. Ardından kalenin içine saldırırız."

Chanyeol başını salladı. "Öyleyse hazırlıklara başlayın. Olabildiğince sessiz hareket edin. Tehlikeye en aza indirmeye çalışın." Ayağa kalktı. "Bugünlük bu kadar yeter."




Benefits Of Being A NerdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin