Her şey başlıyor ama yakında bitecek gibi ha ehejejejej
Hızlı hızlı kısa bölümler yazıyorum çünkü bitiyor çok heyecanlıyım.
Bundan sonra iki fic yayınlayacağım kaisoolu rüyamda sürekli kurgulanmış ficler görüyoruö slsbsldhslshsl
Çok uykum var ve gıdım kalmış internetimle bu bölümü atayım dedim.
Anaa saat 2 olmuş iyi geceler.
"Bu sessizlik pek iyi değil."
Baekhyun Soojung ile oynarken sıkıntıyla iç çekti. "Yakında saldırmak için gelecek. Bizim de hazırlık yapmamız gerekiyor." Tao'nun dediği ile başını salladı. Ardından Joohyuk ile oynaya Yoona'ya baktı. "Bana Jongin'i çağır." Yoona selam verdi ve aldığı emri yerine getirmek için odadan ayrıldı.
"Ne yapacaksın?" Baekhyun dudak büzdü. "Şu an yapabileceğim bir şey yok. Sadece her an olabilecek bir saldırıya hazırlık yapıyorum." Sessizliğe gömüldüler. Az sonra Jongin Yoona ile birlikte geldi. Selam verdi ve Baekhyun'un işaret ettiği yere oturdu. "Ne için beni çağırdın?"
Baekhyun kucağındaki Soojung'u Yoona'ya uzattı ve onları götürmesi için işaret verdi. Yoona, bebeklerle birlikte odadan ayrılırken Baekhyun yerinde doğruldu. "Biz ne kadar askere sahibiz?" Jongin kaşlarını çattı. "Bir anda neden-" Baekhyun sözünü kesti. "Hadi söyle. Sonra anlatacağım."
"Yaklaşık olarak 100 bin kadar. Şimdi nedenini söyle." Baekhyun sessizce ne yapacağını düşünürken Tao açıklama gereği duydu. "Arşidük Jiho, bu aralar çok sessiz. Kadının evde olmadığını öğrenmiştir. Muhtemelen saldırmak için hazırlık yapıyordur."
Jongin hızla ayağa kalktı. "Bunu neden Chanyeol'a söylemek yerine kendiniz halletmeye çalışıyorsunuz?" Baekhyun, Jongin'in aniden bağırması ile ürkse de elini sinirle masaya vurdu. "Babasını amcasının öldürdüğünü öğrense plansız bir şekilde saldırırsa daha mı iyi!? Ben olabildiğince zararı en aza indirmeye çalışıyorum. Bütün planı yaptıktan sonra ona her şeyi anlatacağım. Şimdi sen bize yardım etmekle yükümlüsün! Sana emrediyorum!"
Jongin başını iki yana salladı. "İmparatorumun emirleri sizden önce gelir." dedi ve hışımla odadan ayrıldı. Baekhyun sinirle saçlarını karıştırdı. O, hala bir lise öğrencisiyken böyle düşünüyordu. Kendisinden yaşça büyük bir insan neden bu şekilde çocuksu davranıyordu bilmiyordu.
"Şu an Jongin'i Chanyeol'ün odasına gitmeden durdurdum. Sen gidip anlat." Baekhyun Tao'nun dedikleriyle ayağa kalktı. "Taşı da ver bana." Tao elindeki taşı vermeden önce birkaç büyülü söz söyledi ve Baekhyun'a verdi. "Ne yaptın?" Baekhyun'a taşı verirken cevap da verdi. "Chanyeol taşa dokununca babasının ruhunu görecek. Daha sonra babasının ruhu serbest kalacak. Ona hiçbir şey söylemene de gerek yok. Tek yapman gereken bu taşı ona vermek." Baekhyun başını salladı ve odadan çıkarak hızla Chanyeol'ün odasına ilerledi.
Kapıyı çaldı ve komut beklemeden içeri girdi. "Baekhyun?" Kendisini geceliğiyle şaşkın bir şekilde bakan Chanyeol karşıladı. Baekhyun onun önünden geçerek koltuğa oturdu. "Sizinle konuşmam gereken önemli bir konu var. Oturun lütfen." Chanyeol garipçe ona baksa da oturdu. Chanyeol karşısına otururken Baekhyun elindeki taşı ortaya çıkardı. Chanyeol'ün eline uzanarak tuttu. "Belki de konuşmam." dedi ve Chanyeol'ün eline taşı bıraktı.
Chanyeol eline bırakılan taşla şaşırdı ve bir anda düşer gibi oldu. Chanyeol bembeyaz alana bakarken Baekhyun da Chanyeol'ün büyüyen göz bebeklerinin şekline bakıyordu. Arkasına yaslanarak Chanyeol'ü beklemeye karar verdi.
Chanyeol beyaz bir sonsuzluk gibi görünen bir alanda gözlerini gezdirdi. Baekhyun'un verdiği taş mı onu buraya hapsetmişti? Kalbini öfke sarmalamaya başlarken uzakta gördüğü bedenle bütün vücudu buz kesildi.
"B-baba?" Ağzından dökülen kelimeler karşısındaki adamın yüzünü tebessüm kapladı. "Yanında olmadığım için üzgünüm." Chanyeol o an küçük bir çocuk gibi hüngür hüngür ağlamak istedi. "Burada... Ne yapıyorsun?" Eski imparator Namjoo, Chanyeol'e yaklaştı. "Ben hep buradaydım oğlum. Senin gelmeni bekliyordum." Chanyeol anlamadı. "Ben, senin burada olduğunu bilmiyordum." Adam gülümsedi. "Ruh Eşin sayesinde. O olmasaydı gerçekler gün yüzüne çıkmazdı."
"Ne gerçeğinden bahsediyorsun?" Eski imparator, oğlunun yanağına dokundu. "Beni öldüren amcandı oğlum. Ona çok dikkat et." Chanyeol'ün gözleri büyümeye başladı. "Bu ne demek?" Babası başını iki yana salladı. "Sen Ruh Eşine güven. Onu her zaman kötü bir şans olarak gördün. Ama öyle değil." Elleri Chanyeol'ün saçlarını gitti. "Talihsizlik kılık değiştirmiş bir lütuf olabilir." dedi ve bir adım geriye gitti. "Artık mutlu olma zamanı. Etrafındaki kötülüklerden kurtul ve Ruh Eşine sahip çık."
Chanyeol bir anda geriye doğru çekilmeye başlayınca Eski imparator Namjoo elini salladı. "Benim de Ruh Eşimin yanına gitme zamanı. Seni seviyoruz." Chanyeol kendini tekrar yere düşüyormuş gibi hissetti ve bu sefer kendisini odasında buldu. Baekhyun, karşısındaki koltukta oturmuş onu inceliyordu.
Baekhyun, Chanyeol'ün eline tekrar uzandı ve elindeki taşı aldı. Taşı Chanyeol'ün elinden almasıyla siyah bir duman yukarıya doğru yükseldi ve kayboldu. Elinde kalan beyaz taş ile gülümsedi. "Bu bir anı olarak bende kalabilir." Bakışlarını Chanyeol'a çevirdi. Onun gülümseyen suratının aksine donuk bir yüzü vardı. "Bana her şeyi anlat."
ⵂ
ⵂ
ⵂ
"Tanrım, bunca yıl nasıl fark edemedim!" Chanyeol, Baekhyun'un anlattıklarından sonra kendine o kadar fazla kızmıştı ki etrafı dağıtmaya başlamıştı. "Sakinleş. Şimdi bu kadar sinirlenmenin anlamı yok. Geçmiş, geçmişte kaldı. O zamanlar küçüktün. Hiçbir şey bilmiyordun. Olan hiçbir şey senin suçun değil."Ayağa kalktı ve kendisine arkasını dönmüş Chanyeol'ün yanına giderek sırtına elini koyarak okşadı. "Sen burada kendine bu şekilde kızarsan Arşidük Jiho'nun yapacaklarına hazırlıklı olamazsın. Biz de hazırlık yapalım. Mağlup olmamak için."
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" Chanyeol sakinleşip yerine otururken Baekhyun da yanına oturdu. "Jongin'den yardım istedim ilk önce. Ama kendisi kabul etmeyip sana söylemek isteyince onu durdurdum. Bütün olanları babandan öğrenmenin iyi olacağını düşündüm." Chanyeol onayladı. Eğer Jongin gelip bunları söyleseydi şu anki gösterdiği tavrın aynısını gösteremezdi.
"100 bin kadar askerimiz olduğunu öğrendim. Onlar hakkında henüz hiçbir bilgimiz yok. Ama büyükbaba önceden orada yaşadığı için güvendiği adamların olduğunu düşünüyorum." Chanyeol başını salladı. "Öyle biri var. Onu casus olarak mı kullanacaksın?"
"Evet. Elimizden gelen tek şey bu. Onun ne kadar güç topladığını bilmiyoruz. Ayrıca güvendiğiniz soylular varsa onlarla da müttefik olmalıyız." Chanyeol başını salladı. "O zaman ben gidiyorum. Size iyi geceler majesteleri." Baekhyun tam kalkacaktı ki Chanyeol elinden yakaladı. Baekhyun anlamsızca baktı. "Bu gece, burada kalsan?" Baekhyun gülümsedi ve elini elinden çekti. "Üzgünüm, bebeklerimle geçirmem gereken bir gece var. Size huzur dolu bir gece diliyorum. Malum, ikisi de biraz huysuzlar. Bensiz yapamazlar."
Baekhyun odadan ayrılırken Chanyeol şaşkınca arkasından baktı. Hızlanan kalp atışları ile birlikte elini göğsüne götürdü. "Bence, bensiz de yapamazlar." dedi ve ayağa kalkarak odadan ayrıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benefits Of Being A Nerd
FantasyNOT: Kapaktaki kahverengi saçın hiçbir şekilde konuyla ilgisi yoktur. Kahverengi saçın nedeni; benim başka fotoğraf bulamamış olmamdır. Saygılar... 1. Not: Beyaz saç yapabilirdim ama üşendim. 2. Not: Kahverengi saçın alakası varmış. Baekhyun'un diğe...