Nabersiniz güzelliklerim, yakışıklılarım. En çokta Aizawa seven evrenin en harika kişileri. Hepinize selam olsun. Bu yolda yoldaş falan diye devam ettirdiğimi düşünün çünkü ellerimi yormak istemiyorum.
"NE VAR LAN NE DİYE ÇAĞIRDIN." "LAN GERZEK SESSİZ KONUŞ. ODAMA ÇAĞIRDIYSAM YATMAYACAĞIMIZA GÖRE ÖNEMLİ BİR KONU." "PİSLEŞME KÖPEK." "KÖPEK SENİN DAYINDIR."
Önce bir tane koluna geçirdim. " Su aygırı gibi hönkürme hain köpek. Ayrıca köpek senin babandır. All Mightla sen ne iş?" Bununla konuşmayı öğrendim ben.
"Haaa o konu. Lan biliyorsun bana neden söylemiyorsun " "Lan sana sır mı verilir. Sinirlendiğin zaman gider söylersin birine."
"Lan böyle bir konuyu ağzımdan kaçırmam herhalde. Sende beni iyice kendin gibi mal zannettin." "Git ötede havla köpppek. Bak o ağzını sıkı tut tasmayla bağlarım yoksa."
"KES LAN. Senin kafanı patlatırım. Aslada acımam." "Hadi arkadaşım hadi köpek istemiyorum odamda. Sonra kokuyor odam." "LAN SEN BANA."
Uhmm galiba abarttım biraz. "Yok yok demedim. Hadi sen git bakalım." Bakugo düşünmeye başladı. Bende onu sürükleyerek çıkardım. Sonra odamın kapısını kilitleyip aşşağıya indim.
Herkes bana bakıyordu. "Yemek güzeldi galiba. Hepiniz beğendiniz." Denki beni yanına çekti. "Bundan sonra yemekleri hep sen yapıyorsun." "Az yiyinde hizmetçi tutun. Yada Momo zengin gitsin alsın bi tane."
"Senin kadar güzel yapamaz ama." Biraz düşündüm. "O zaman sırayla yapacağız. Yarın Mina ve Sero yapsın." "Oluuur. Yemek eşlerini sen belirlersin. Sırayıda ben" "Tamam Mina."
Şu yemek işinden de kurtulduk ya. Başka birşey istemem. Denki geldi dizime yattı. Ruhlara baktığıma göre herkes bunu tatlı bulurken Todoroki resmen kuduruyor.
"Ben biraz çıkıcam dışarıya haberiniz olsun." Denki uyuyunca bende onu yavaşça yatırdım. Hiç kimse birşey demedi. "Görüşürüz."
"Yanlız dikkatli ol. Fazlada geç gelme. Vrak" "Tamam dikkat ederim." Hemde kendimi geliştirmem gerek. O orduyu yenmek için bizede ihtiyaçları var. Hepimizin çok çalışması gerekli. Hawks bile bu durumdan korkuyorsa problem büyük demektir.
Etraftan bir bir ruh çekmeye başladım. "Dikkat et de kendini kaybetme." Direkt savaş pozisyonunu aldım. "Shigaraki. Çık karşıma!"
Onu gördüğüm ufak bir anda ruhuna bakma fırsatım oldu. Ruhu üzgün duruyordu. "Karşımızda büyük bir engelsin Shira. Seni kaldırmak zorundayım." "Kaybedeceksin Shigaraki. Artık sana asla acımam."
"Asıl ben sana acımam. Ustamı öldürdün." "Öylemi Shigaraki. Ben sana güvendim! Seni abim yerine koydum. Seni görmek için sürekli odamı kontrol ederdim ben! Hani ustamı öldürdün diyordun ya asıl senin ustan beni öldürdü. O zaman acaba hiç benim için üzüldün mü? Senin yaptığın her bir harekette seni anlamaya çalıştım. Ancak sen bir canisin. Ha ailen için demiyorum. Sana güvenle bağlı birini yapmadığı bir şey için öldürmeye kalktığın için canisin Shigaraki. Ayrıca her zaman yanlız kalacaksın. Asla huzur bulamayacaksın."
Shigaraki çok kırıldı. Beter olsun pislik. "Artık sadece düşmanız Shira." "Önceden neydik Shigaraki?" Bana sinirle saldırdı.
Ben de kendimi yana attım. Sonra sırtına bir tane geçirdim. Tam bana yaklaşacakken önümde buzdan bir dağ oluştu. "Görüşeceğiz Shouta." "Umarım ölüm günün çabuk olur Shigaraki." Todoroki koşarak yanıma geldi. " Hemen gitmeliyiz Todoroki. Bu durum fecaatin eşiğinde olduğumuzu gösteriyor."
Hızla yurda girdim. Babamın odasına ilerlemeye başladım. Herkes bana bakıyordu. Babam uyurken odasına dalıverdim. "Hı ne oluyor be!"
"Todoroki sen dışarı çıkar mısın. Kimsede sakın kapıya yaklaşmasın. Yaklaşana güç kullanabilirsin." Kafasını sallayıp çıktı. "Baba Shigaraki burda!" Babam hemen ayağa kalktı.
"Ne! Sen iyi misin." Gelip hemen bana sarıldı. "İyiyim ben. Ancak o buraya kadar geldiyse ne yapacağız baba?" Beni yanına çekti. Sonrada kollarının altına aldı.
"Sen merak etme benim minik kızım. Ben herşeyi halledeceğim. Sen sadece ne varsa anlat bana." Umutsuzca babama baktım. "Tamam Midnightı çağıracağım."
25 Dakika Sonra
"Gel bakalım." Midnightın dizlerine yattım. "Neler oluyor canım. Hissedebiliyorum çok yorgunsun. Her zamankinden de yorgunsun."
Derin bir nefes verdim. "Sana herşeyi anlatacağım Midnight. Ben taa okulun başlarında Shigaraki Tomura ile arkadaştık. Onunla her daim görüşürdüm. Sonra annem ile ilgili olaylara yardım etti. All Mighta yardım ettiğim o savaşta ustasını benim öldürdüğümü düşünüyor. Ben geri geldiğimde bana saldırmaya ve beni öldürmeye kalktı. Şimdi ise az önce aynısını yapmaya kalktı. Annem bir diğer yandan yoruyor beni."
Midnight saçımla oynayarak beni biraz daha rahatlatmaya devam ediyordu. "Annen ile neler oldu Shira." "O savaştan sonra Üç Büyük Ruhun izni ile geri dönmem kararlaştırıldı. Annem ise biz hayata dönüş portalına giderken bize saldırmaya çalıştı."
Hafiften ağlamaya başladım. Galiba rahatlamaya başladım. "Bak tatlım. Beni her daim tanırsın, sen her ağladığında ben olurdum yanında. Seni ben teselli ederdim. Ancak bu dönemde seni teselli etmem daha zor. Çünkü Shigaraki çok değişmiş durumda. Tabi senin dediklerine göre. Tomura ölmüş, yerine Shigaraki gelmiş. Ancak biz beraberiz ya o yeter. Shigaraki seni bırakmış olabilir ama ben asla bırakmam."
Beni daha sıkı kavradı. "Sizde bırakırsınız beni." "Asla! Neden öyle düşünüyorsun!" "Daha annesi bile şefkat göstermemiş, sevmemiş birini Shigarakinin bırakması normal. Sizde bırakırsanız normal karşılarım."
Yine duygusal iki günüm başladı. Bu iki günde aşırı kıskanç ve duygusal oluyorum. Şu anda bu duygusal halim. Ancak etraf pembeleşince beni bi uyku bastı sormayın. Önce kollarım sonrada direkt beynim uyuştu.
Shira is the gıcıklık mod one. Görüyorsunuz gene ingiliççemi. Burda demek istiyorum ki ( Herkes bir ben değil bilemez yani.) Sevgili diyor Shira diyor normalliğin ötesinde diyor gıcıklığı diyor artık açık diyor. One açık demek.
Tabi bu dozu ayarlayamayabilirim, ayarlayamazsamda daha eğlenceli olur. Drama falan çıkartırım belki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aizawanın Kızı
Fiksi PenggemarYani bence başlık herşeyi açıklıyor. Kalan bilgileride hikayeyi okuyup öğrenin canım yani çokta zor değil