🌼Bölüm 45: Yapayalnız

1.3K 74 29
                                    


Merhabalar arkadaşlar, bir bölümle daha geldim. Geç oldu farkındayım, hepinizden ne kadar özür dilesem de yetmeyecek bunu da biliyorum. Yine de çok ama çok özür diiyorum hepinizden. Ben bu kadar uğraşırken yorumların ve oyların az olması da beni pek teşvik etmiyor işin açıkçası. Yine sanırım oy sınırına geri döneceğim bilemiyorum 🥺🥺

Umarım iyisinizdir. Bir sorununuz sıkıntınız yoktur diye umuyorum. Sohbet etmek isterseniz yorumda buluşalım 🌸🌸

İyi okumalar dileyerek artık sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Umarım oy ve yorumlarınız artar 💜🌸

Sevda'yla beraber arabada keyifle ilerliyorduk. Oraya varıp da bir an evvel herkesle konuşup onları bu taramaya ikna etmek için Sevda da ben de can atıyorduk. Biraz evvel telefonda Emir ile konuşurken arabanın sesinden bir yere gittiğimizi anlamış ve nereye olduğunu sormayı da eksik etmemişti. Ona gittiğimiz yeri söylediğimde de bende olanın aynısı bir heyecanla karşılık vermişti bana. Emir.. bana herkesten daha çok güveniyordu. Şu dünyada her şeyi başarabileceğime benden bile çok inanıyordu ve sanırım bu durum bana daha da güç veriyordu.

Taşlı, toprak yollardan gittiğimiz için yavaş ilerlememiz gerekiyordu. Bu yüzden de müziği kapatıp tüm dikkatimi sadece yola vermiştim. Sevda da yanımda, sessizce yolculuk ediyordu. Okula vardığımızda, bahçesine park ettim arabayı ve beraberce indik. İkimizin de kalpleri sadece iyilik yapmak için atıyor ve heyecandan yerlerinde durmuyordu.

2 saat önce, Emir

Aklında takılı kalanlardan dolayı içi içini yiyordu kara gözlü komutanın. Her saniye, mantıklı bir çıkar yol bulmak için düşünüp duruyordu. Bulduğu çözümün ne kadar etkili olacağından hiç emin değildi ama en azından 'bir şey' yapacağı için yine de mutluydu. Yine de bu kararı vermekte çok zorlanmıştı çünkü sonrasında olacakları engelleyemecekti. Bunu yaptığı için pişman olmak istemiyordu. Odasında dudaklarını kanatacak kadar ısırırken bir yandan da sağdan sola, soldan sağa devamlı volta atıp neyi nasıl yapması gerektiğini düşünüyordu. Artık kararını vermişti ve bunu da uygulamadan bir saniye daha dayanamayacağını en iyi kendisi biliyordu. Masanın üzerinden, planı başlatmak için ona kaçamak bakışlar atan telefonunu eline almamak için gerçekten çok çabalamıştı, kendiyle bu yüzden çok kavga etmişti ama masanın üzerindeki telefon göz kırpıyordu işte ona.

Kolunu uzatmasıyla, eline alması bir olan telefonu hızlıca çevirip vazgeçmeden evvel kulağına götürdü. Telefonun açılmayacağını az çok tahmin ediyordu çünkü karşıdaki kişi Emir'den ölesiye nefret ediyor hatta elinden gelse onu bir kaşık suda boğmak için can atıyordu. Ama Emir pes etmedi, telefonu kapattı ve ardından telefonundaki mesajlar kısmını açıp karşısındaki adama kısa bir mesaj yazdı.

"İnat etme işte, beni ara. Konu önemli. Senin.. sizin hakkınızda."

Mesajı gönderdikten sonra elinde duran telefonu fırlatırcasına masanın üzerine bıraktıktan sonra sandalyeye oturdu ve geri dönüşü beklemeye başladı. Dizlerini titreterek, kollarını da kolçaklara rahatsız bir şekilde bırakarak oturuşuna bakılırsa kendini hiç iyi hissetmiyordu. Büyük ihtimalle, sevdiği kadını üzgün gördüğü anlarda bu yaptığına delice pişman olacaktı ama artık Bahar'ın bunu haketmediğini düşünüyordu. Ona haksızlık etmek, bir defa daha bir şeyleri ondan saklamak çok zor geliyordu. Her şeyi Bahar'a açıklayıp, üzüntüsünde de yanında durup ona destek olmak şu durumda yapılabilecek en mantıklı şeydi ona göre.

Telefon, çalmasını beklediği halde bir anda acı acı çalınca, irkilerek ama olabildiğince hızlıca kafasını o yöne çevirmiş, buna rağmen sanki eline bir bomba alıyormuş gibi oldukça yavaş hareketlerle uzanmıştı almak için. Az evvelki cesaretinden eser kalmamıştı.

Duy BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin