🌼Bölüm 10: Gitme

6.3K 258 7
                                    

Bunu korkarak sormuştu albay. Bana eskileri anımsatacağını düşündüğü için. Cevabımı biliyordu emindim bundan.

"Çakır 2 olacak, komutanım. Çakır 2 olacak."

Emir'den, O gün.

Haberi aldığım anda, içtimadaydım. Timin önünde ellerimi arkada bağlamış içtima alırken yanıma koşarak gelen çavuşa diktim gözlerimi. Önce tekmil verip sonra hızlıca anlatmaya başladı.

"Komutanım, hastanede baskın varmış. Orada nöbet tutan 4 askerimiz, telsizden anons geçti az evvel. Acil desteğe ihtiyaçları varmış komutanım. Aziz albayım Çakır 2'nin acilen yola çıkmasını emretti."

"Anlaşıldı, asker. Bekle iki dakika burada."

Hastane baskını der demez aklıma Bahar geldi. Bir şey olmuş muydu acaba? Nasıldı durumu ya da korkmuş muydu? Uzun zamandır zaten aklımdan çıkmayan bu kadının hayatıyla sorgulanmıştım şimdi de. Time döndüm, düşünme zamanı değil, hareket zamanıydı şimdi. Askeriyede düşünürken aynı zamanda da harekete geçmek zorundaydınız. Bir yere geç kalma lüksümüz yoktu, hele ki masumların canı tehlikedeyken. Acele etmemiz gerekiyordu.

"Asker, hemen silah odasına gidin. Can yeleklerinizi giyinin. Operasyon hazırlığı yapın. Hastanedeki baskına intikal edeceğiz. 10 dakikaya kapının önünde arabada olun."

"Emredersin Komutanım!"

Emrime uyup koşarak silah odasına gittiler. Ben de çavuşa döndüm.

"Durum raporu ver bana. Nedir ? Ne dediler, tam olarak neyle karşılaşacağız? Kaç kişiler?"

"Komutanım, askerimiz sadece bunu söyledi."
"Telsizin yanında mı?"

Hemen telsizini çıkarıp bana uzattı. Ben de orada çatışmakta olan, telsizden anons geçen askerle görüşmeye çalışacaktım.

"Neydi oradaki askerin adı?"
"Selim Gürler komutanım."

Telsizden frekansı girip seslendim.

"Selim! Ben Üsteğmen Emir Eroğlu. Durum raporu ver! Beni duyuyor musun asker?"

İki üç saniye ses alamadım bu yüzden de endişeliydim. Fakat sonra telsizden gelen seslerle içim biraz da olsa rahatladı. Eğer onlar düşerse, sivillere zarar gelebilirdi. Bir askerin daha şehit olmasına da gücüm yoktu ayrıca.

"Buradayız, Komutanım. Fakat buralar çok kötü, kalabalıklar. Acil yardımınıza ihtiyacımız var daha fazla tutamayız, durduramayız çünkü mermimiz bitmek üzere. Arka taraf daha iyi durumda ama arkayı da serbest bırakamıyoruz Komutanım."

Korkarak sorduğum soruda bile sesimin titrememesine dikkat etmiştim.

"Zayiat var mı? Sivil, asker? Sivilleri nerede tutuyorsunuz?"

Bu sırada hızlı adımlarla silah odasına ilerliyordum. Hazırlanıp yetişmem gerekiyordu.

"Sivilleri sığınağa yerleştirdik komutanım. Bir askerimiz bacağından yaralı ama içeriden çıkan bir doktor onu da taşıdı içeriye. Durumu iyi olacaktır."

İçeriden çıkan bir doktor. Bahar lütfen kendini tehlikeye atmış olma. Bu doktor sen olma lütfen.

"Kim bu doktor?"
"Komutanım, bir kadın. Hatta şu an yanımdaki siperde benden beyaz bir şey istedi. Amacını anlıyor gibiyim ama neden böyle yapıyor anlamıyorum."

"Teslim mi olacak?"
"Galiba Komutanım, ama neden?"

Ben sebebini biliyorum galiba. Hassiktir. Bahar sensin değil mi? Bu şerefsizler, kesin geçen dövdüğüm adamın piçleri. Sen de kimseye zarar gelmesin diye dışarı fırladın. Kendini feda edeceksin. Yoksa neden dışarı çıkasın ki? Kendini suçlu hissettiğin için böyle bir şey yapma lütfen. Merhametin yüzünden yara almanın sonu gelmedi mi?

Duy BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin