Arkadaşlar selammm, yeni bölümle karşınızdayım. Biraz geç olduğunu biliyorum ama derslerimden anca zaman bulabildim bunun için özür dilerim 🌼🌼 Oylarınızı az görmek beni üzüyor, şuracıktaki yıldıza dokunsak ne güzel olur. Şimdiden teşekkür ederim ve ayrıca merakla yorumlarınızı bekliyorum.
Multimedyadaki karakterimiz Sezer, yeni karakter ama aslında hikayenin içinde olan biri, siz yeni tanıdınız sadece.
İyi okumalar 🌼🌼🌼💛💛💛
"Ece, Ozan geliyor. Ozan bizi buldu."
Ağzına giden elleri, şok içindeyken korkuya dönen bakışları bana her şeyi anlatıyordu. Korkuyordu çünkü yeniden başıma bela olacaktı, yeniden aynı şeyleri yaşamamız işten bile değildi. Ama.. ama esas bulmam gereken başka bir cevap vardı.
"Ece.. Ozan'ın hastanede bir ajanı var."
Söylediğim şeyle daha da gerildiğini görebiliyordum. Onu bu kadar korkutan şeyin ne olduğunu biliyordum. Gerginliğimi atmak için yutkunarak saçlarımı kulağımın arkasına ittim. Bu ajanın kim olduğunu bilmiyordum ama bulacaktım. Başka bir olasılık da düşünülemez zaten. Onu bulmam ve hesabını sormam gerekiyordu.
Benim vurulduğumu, özellikle de kendimi feda ettiğimi öğrenmiş olması kesinlikle yakınımda biri olduğu anlamına gelirdi. Çünkü bunları yaptığımı bilen bir kaç kişi vardı. Seda, Arif, kapının önündeki asker Selim, Emir ve aşağıda sığınakta bizi gören bir kaç doktor arkadaşım. Ama hiçbirinin böyle bir şey yapacağını sanmıyordum. Özellikle bunu Seda ya da Emir yapmış olamazdı. Selim ve aşağıda bizi ağlarken ve vedalaşırken gören doktorlar ve Arif'i sınayacaktım.
Aklımdan bunlar geçerken kapı yeniden açıldı. İçeri Seda girdi. Uyanık olduğumu görünce çantasını yatağın hemen karşısında duran ufak koltuğa fırlatarak yanıma koştu. Yatağın kenarında oturduğunda gözlerinde hüzün, yüzünde ise minnet duyan bir ifade vardı. Gülümsüyordu ama ne kadar üzgün olduğunu görmemek imkansızdı. Sonra elimi tuttu ve gözlerinden yaşlar damlamaya başladı. Kafasını sağa eğerek damlaları durdurmaya çalıştı.
"Ah, Bahar. Nasıl korktum bir bilsen sana bir şey olacak diye. Aşağıda etmediğim dua kalmadı."
Ben de elimi, elinin üstüne bıraktım ve doğrulduğum yastıktan sırtımı hafifçe kaldırarak sarıldım arkadaşıma. Çok korkmuş olduğu belliydi zaten. Bu ajan durumu aklıma geldiyse de Seda asla olamazdı, ona güveniyordum.
"İyiyim, bak. Yırttık kefeni. Az kaldı, birkaç güne döneceğim yanınıza."
Gözlerindeki yaşı silip konuşmaya devam etti.
"Hayır, izinlisin tatlım. Müdür sana 2 hafta izin yazmış. Yerine Arif bakacak o süre boyunca. Bilemediği vakada telefonlaşırsınız."
İzin mi? Ahhh. Ben izin yapmayı hiç sevmem ki. Ben çalışmayı severim, insanlara faydalı olduğum her anı severim de izin kullanmak hiç bana göre değil ki.
Seda yüzümdeki ifadeyi görmüş olacak ki ağzından ufak bir kahkaha kaçırdı. Yaşlı gözlerinin arasında yosun gibi yeşeren bir umut parçasıydı bu gülücük.
"Doğru, unutmuşum ben Bahar Özer'in izin kullanmayı sevmediğini. Ama.. zorunlu izin bu, maalesef dinlenmek zorundasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duy BENİ
Romance"Gerçekten sevebilir misin beni?" dedim, vereceği cevaptan korkarak. Tüm içtenliği ve merhametiyle gözlerimin içine baktı. Ellerini yanaklarıma koydu. "Bütün ömrümü, kalbimi yollarına serebilecek kadar çok severim seni. Yeter ki kaçma benden, yaşan...