🌼Bölüm 4: Anılar Yaradır

7.2K 293 13
                                    

Emir'le yaptığımız konuşmanın etkisini tüm hücrelerimde hissederken Ece'yle beraber eve dönüyorduk. Benimle konuşmuş olmasına mı şaşırmalıydım yoksa inadının kırıldığına mı karar veremez haldeydim. Hele o hastaneye gelen adamın savurduğu tehditlerin ciddiyetini sorgulamalı mıydık, onu hiç bilmiyordum.

Seda çok korkmuştu, klinikten çıkana kadar yüzündeki tedirginliği fark etmiştim. Bundan Ece'ye söz etmeyecektim çünkü delirirdi.

Ona hafta sonu kliniğe neden gitmem gerektiğini anlatmalıydım. Tabi bazı kısımları atlayarak. Evin önüne park ettiğimde arabadan indik. Kardeşimi kolumun altına aldım ve eve yürüdük.
Montunu astı, benimkini de aldı.

"Aç mısın, papatyam?"
"Abla, çıkmadan bir şeyler yemiştim. Ellerimi yıkayıp direk odama geçeyim en iyisi."
"Tamam, acıkırsan dolapta pilavla tavuktan vardı. Ya da sen bana seslen, hallederim."
Yanağıma kocaman sulu bir öpücük bıraktı.

"Çocuk değilim artık, bir zahmet ısıtıp yiyeyim."
Benim için hala o 6 yaşındaki çocuktu. Gülümsedim ve doğruca üstümü değiştirmeye geçtim. Mavi pijamalarımı üstüme geçirip, televizyonun karşısına oturdum. Haberleri izliyordum ama aklım bugündeydi. Tehditlerden korkmamaya alışmıştım 2 yılda ama bugünkü adam giderken, geri döneceğini açıkça belli etmişti. Korkum yoktu, olacak bir şey varsa olurdu. Tek korkum kardeşimdi. Onu yapayalnız bırakmamak içindi tüm endişelerim.

"Ece! Film izleyelim mi?"
Odadan kafasını çıkarıp bana baktı.

"Mısır patlatcan mı?"
Deli kız. Ne kadar kolay ikna oluyordu böyle. Kafamı aşağı yukarı salladım.
"Patlatırım. Bugün müsaade ver kendine. Yoruluyorsun. Beraber abla kardeş gecesi ilan edelim bugünü. Hadi çek pijamalarını da koş."

"Koşuyorummm, hadi mısıra koş sen de."

Ben mutfakta mısır patlatırken Ece içeride filmi ayarlamaya geçmişti. Sürekli bu olsun mu diye film adları soruyordu.

"Komedi olsun, yeter bana. Az gerginliğim gitsin."
"Neden gerginsin ki?"

Dudağımı ısırdım. Ağzımdan kaçmıştı gergin olduğum.
"Hiç, hastalar işte ya ne olsun başka? Hadi sen aç bir komedi, geliyorum."

Mısırlar hazır olunca hızlıca tabağa doldurdum. İki bardak kola koydum tepsiye ve mutfağın kapısından çıktım. Girişteki holün solunda kalan kısımdaki koltuklara ilerledim.

"Al bakalım sana mısır."

"Bu film nasıl?"
"Aç hadi aç."

Ece, filmin yarısında uyumuştu koltukta. Nasıl da yoruluyordu, dersler okul derken. Yerimden kalkıp üstünü örttüm ve tam o sırada kliniğe gideceğimi söylemem gerektiğini unuttuğum aklıma geldi. Oysa ki yarın erken çıkmam gerekiyordu. Tercihen onu da yanıma almak istiyordum. Dünkü adam beni biraz ürkütmüştü. Ece'yi evde yalnız bırakmaya gönlüm razı gelmemişti.

Sehpanın üzerindeki kaseleri topladım, bardaklarla beraber makineye doldurdum. Televizyonu kapattım ve odama gidip kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Gece uyandığımda saatin daha erken olduğunu sanmıştım, 6 olduğunu görünce şaşırdım. Beni bu saatte uykumdan uyandıran şey, susuzluğumdu. Odamdan çıkarken, kapının gıcırtısıyla irkildim. Kapılar eskiydi bu yüzden sürekli ses çıkartıyordu. En yakın zamanda yağlamak lazımdı bunları.

Odadan çıkıp, yemek masamızın olduğu büyük holden, karşı kapıya yöneldim. Mutfakla benim odam karşı karşıya idi. Uyku sersemliğiyle sendeleyerek mutfağın kapı pervazına çarptım, çıkan sesten sonra iki saniye kadar Ece uyandı mı, anlamak için bekledim.

Duy BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin