Merhabalar, bu hikayeyi yazarken çok emek verdim. Umarım severek okursunuz. Oy vermeyi unutmayın lütfen. 😊
Yazar Notu-- Zamanım oldukça bölümleri yeniden yazıp paylaşmak gibi bir işe giriştim arkadaşlar. Tanıtım bölümünden başlıyoruz bakalım, hadi hayırlısı. Siz yine de oy vermeyi unutmayın. :D
Hayatın ne göstereceğini maalesef ki hiç kimse önceden bilemez. Yapabileceğimiz tek şey yaşamak ve görmektir. Yaşarsın, yaşarsın ve çaren olsa da olmasa da; istesen de istemesen de mecburen yaşamaya devam edersin. Hayatın sana gösterdiği hiçbir şeye karışamaz ve onları değiştiremezsin. Çünkü buna yetecek gücün yoktur. Çünkü sen bu hayata bir süs bebeği gibi konulmuş, sonra da yaşananlara boyun eğmekle görevlendirilmişsindir.
Yine de tüm bunlara, acılara ve sancılara rağmen yaşadığımız her gün bizlere birer hazinedir. Bize bıraktıklarıyla ve tabi ki bizden aldıklarıyla hayatımızın içinde biz, bizim içimizde de hayatımız vardır. İsyan etmek, ona kafa tutup asileşmek de nafiledir.
Bense..isyan etmedim hiç, ama artık düşünüyorum: neden her şey beni buldu? Neden tüm kötü olaylar iyi insanların başına geliyor? Bizler başımıza gelen dertlerimizle nasıl çabalamalıyız? Yoksa çırpınıp, kötü durumların içinden çıkmaya çabalamak yerine her şeyi akışına bırakmak daha mı doğrudur?
Ben hayatımı kendim seçmedim, hiçbirimiz seçmedik, bunu yapamazdık. Yani.. en azından bir kısmını. Seçtiğimizi yaşadığımız kısımlar, benim galiba en sevdiğim yerlerdi. Ölürken gözümün önünden geçecek o film şeridinin en güzel kısımlarını, hayatıma giren insanlar ve bile isteye seçtiğim mesleğim yaşattı bana. Adımı, sanımı ya da ne iş yaptığımı mı anlatmam gerekirdi önce? Pardon, günlük dertlere ve sorunlara daldığımdan dolayı unuttum sanırım.
Adım... adımı annem koymuş, Bahar'sın sen demiş. Bahar Özer. Baharları aratmayayım, hayatımda asla güz mevsimine yer olmasın, ömrümde hep baharlar olsun istemiş. Öyle oldu mu derseniz, ben olması için çok çabaladım ama inanın başarabildim mi bilemiyorum.
Mardin'de, tayini oraya çıktıktan sonra tekrar tekrar denemesine rağmen yine de bir daha bu şehirden asla ayrılamamış bir odyoloğum şimdi. Odyolog ne demek diyenler için ise ben hemen anlatayım. Duymayan, çeşitli sebeplerle duyma yetisini kaybetmiş olan insanlara yeniden duyma şansı veriyoruz, tespit edip tedavisini yapıyoruz. Bu mesleği seçmemin sebebi de zaten buydu. Kendini çaresiz hisseden insanların ya da ailelerin, aslında umutsuz ve çaresiz olmadıklarını onlara anlatabilmek. İnsanların mutluluğunu da yüzlerindena görebilmek.
2 sene önce tayinim Mardin, Kızıltepe hastanesine çıktığında kardeşimle beraber buraya taşınmak zorunda kaldık. Kardeşim için buralarda olmanın hep tehlike arz ettiğini düşünsem de bana burada daha çok ihtiyaç olduğunu gördüğüm için ikiletmeden çıkıp geldim. Çok sonra anladım ki, tehlike benim aslında. Ben tehlikeyi her yere yanımda götürüyorum, şehirlerin ise hiçbir suçu yok..
Buralara duymayan, ama bundan başka çaresi de olmadığını düşünen o kadar çok insan tanıdım ki. Hastanede onları gördükçe de ne yapabileceğimi düşündüm, hepsine teker teker yardım etmeye çalıştım. Sonra da atandığım hastanede devam ettim çalışmaya. Ama asla durmadım, pahalı cihazları almaya parası yetmeyen insanlar için, ayrıca bir klinik de açtım burada kendime. Hedeflerime ulaştım neyse ki.
Gelen hastalarımın -bulunduğumuz bölge itibariyle normal olarak- yüzde yetmişi asker, asker eşi ya da gazi. Kulakları çatışmada veya patlamada duyamaz hale gelmiş ya da doğuştan, hiç duyamadan dünyaya gelmiş bebek hastalarım oldu hep.
'O adamın' hastaneye geldiği zamana dek her türden insana ve hastaya rastladığımı ve hepsine de az çok alışık olduğumu düşünürdüm. Cihaz kullanması gerekiyorsa ona gerekli yönlendirmeyi yapar; eğer imkanları yetmiyorsa da hemen kliniğime yönlendirirdim. Ama bu defa, o adamda bir değişiklik vardı. Bir farklılık. Çözemediğim ama çözene kadar da uğraşmak için kendi kendime söz verdiğim o adam.
Emir Eroğlu. Üsteğmen Emir Eroğlu.
Her şeyi görebiliriz, her şeyden haberdar olabilir ama tüm bunlara rağmen, yine de yaşadığımız bazı şeylere hala yabancı olabilir ve çoğu şeye şaşırabiliriz. Nice hayatlar görürüz, var olduğunu biliriz ama acı dolu bu hayatların varlığına inanmak istemeyiz nedense. Onları benimsemez ve asla başımıza gelmeyeceğine de kendimizi bir güzel inandırırız.
İşte bu da benim hikayem. Kendim bile inanmak istemesem de.
![](https://img.wattpad.com/cover/241323280-288-k466126.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duy BENİ
Storie d'amore"Gerçekten sevebilir misin beni?" dedim, vereceği cevaptan korkarak. Tüm içtenliği ve merhametiyle gözlerimin içine baktı. Ellerini yanaklarıma koydu. "Bütün ömrümü, kalbimi yollarına serebilecek kadar çok severim seni. Yeter ki kaçma benden, yaşan...