🌼Bölüm 11: Aşk Böyle Bir Şey

6.6K 272 19
                                    

Okumalar arttıkça evde çok mutlu oluyorum zıplamalar filan. Ama lütfen şu alttaki yıldıza dokunmayı da unutmayın küçücük rica ediyorum sizlerden. İki saniyenizi bile almaz oy vermek. Oylarınızı ve yorumlarınızı merakla bekliyorum. Teşekkür ederim 😊🙏

Selim koşarak sığınağa girip söylediğimi yaparken ben de kucakladığım, kollarımda baygın yatan güzeller güzeli kadınla, hızlıca doktorları takip ettim. Kanı tişörtüme de geliyordu şimdi. Nazik ve kuş gibi hafif bedenini sedyeye bıraktığımda, kanlı eli sedyeden düştü. Bahar.. lütfen gitme.

Emir'den

Bahar'ı odaya aldıktan sonra bizi kapının dışında tuttular. İçeriye 4-5 doktor koşarak girdi. Az önce çıktıkları cehennem hatırlarında bile yok gibiydi, tek amaçları içerideki yaralıyı kurtarmaktı. Acele ediyorlardı ve birbirlerine sürekli soru soruyorlardı. Benim anlayamayacağım türden tıbbi sorulardı bunlar. Son doktor da içeri girmeden önce kolunu tuttum sakince. Yüzü yüzüme döndüğünde tedirginliğimi fark ederek rahatlatmak istedi beni. Sağ elini kolundaki elimin üzerine koyarak bana kuvvet ve umut vermeye çalıştı.

"İyi olacak değil mi?"

"Komutanım Bahar benim her şeyden önce arkadaşım. Burada çok çalıştık beraber. Hepimiz biliriz onu, hepimiz birbirimizi biliriz zaten. Evet, çok kan kaybetmiş durumu iyi görünmüyor olabilir ama elimizden geleni yapacağız arkadaşımız için. Hepimiz yaparız. Şüpheniz olmasın, merak etmeyin."

"Hayır, size güveniyorum elbette yanlış anlamayın. Sadece.. ölmesin Bahar lütfen." Sesimdeki titremeyi fark eder etmez durdurdum. Fakat yine de anlaşılmıştı dışarıdan. Ben bile sesimin neden bu kadar titrediğini anlayamıyordum. Kendime hakim olabildiğim zaman konuşmaya devam ettim. "Doktor bey bir ihtiyaç olursa ben buralardayım. Bir haber etmeniz yeter."

"Tamam, Komutanım. Olursa, söyleriz."

Kafamı aşağı yukarı hafifçe sallayarak ellerimle yüzümü kapattım. Çok ağır geliyordu tüm hepsi. Tüm silah arkadaşlarımı bir bir toprağa verdikten sonra göreve döndüğüm ilk hafta yeniden yaralılarla sınanıyordum. Asker olmanın kuralı buydu, görecektik elbette ama şu anda... çok ağırdı. Ellerimi gözümden çekip, benden daha güçsüz olanlarla ilgilenmem gerektiğine karar verdim. Kendimle daha sonra sert bir şekilde ilgilenecektim.

Ben de arkamda ağlayan, hastanede Bahar'ın yanında gördüğüm asistanına döndüm. Duvara sırtını vermiş, yere çökmüş hıçkırarak ağlarken buldum onu. Elimi omzuna koyarak ben de karşısına çöktüm.

"Adın.. Seda mıydı?"

Ağlayan gözlerinin, ara sıra ağzından kaçan hıçkırıklarının arasından kafasını belli belirsiz 'evet' dercesine salladı. Herkeste nasıl güzel bir etkin var be, Doktor. Seni yaralı, kanlar içinde gören, gitmenden korkan herkes ağlamaya  başlıyor. Nasıl güzel bir insansın sen.

"Bahar gözünü kapatmadan önce ben onun yanındaydım. Pes etmeyecek. Sen tanırsın Doktor'u gerçi ama çok inatçı o, tanıdığım kadarıyla gördüm. Üstelik çok güçlü de bir kadın, bunu da az önce kendi gözlerimle gördüm. Kafası dik, korkusuzca yürüdü karşısında onu öldürmek için silah doğrultan adama. Ölmekten korkmadığını gözlerinde gördüm. Çelik gibi duran bedeninde her şeye karşı dimdik durabileceğini gördüm. Kardeşi için, sevdikleri için geri dönecek. Ağlama, bu inatçı kadın bizi onsuz bırakmaz."

Parmağımla Doktor'un şu an yattığı odayı işaret ettim.

"Şu kapıdan, yürüyerek sağ salim çıkacak. Yine tüm inatçılığıyla karşımıza dikilecek. Bizi pes ettirecek ama kendi asla etmeyecek. Bunun için şu an bize düşen ağlamamak Seda. Burada olsa ağlamanı istemezdi değil mi? Onun gibi ayağa kalkıp dimdik durmanı isterdi."

Duy BENİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin