section 28

40 4 463
                                    

/hatırlamıyormuşsun gibi, unutamazmışsın gibi
sadece bir andı
sadece bir ömürdü
ama bu akşam sen bir yabancısın,
bir silüetsin./
silhouette, aquilo
-

{Karen}
"Ne?" Uzaktan geliyormuş gibi bir uğultuyla kendi sesimi duydum; kurduğu bir tek cümle zihnimin ortasına bomba gibi düşmüştü ve şimdi her şey bir hayalet şehrin yankısıyla geliyordu kulağıma. Ne söylediğini duymuştum, anlamıştım da; ama tekrar etmeliydi. Bunun benden istemeye hakkı olmadığı tek şey olduğunu fark edene, sonunda canı yandığı için pes edene kadar tekrar etmeliydi hatta.

Eğer beni bırakırsa uzaklaşmak için beklemeyeceğimi biliyormuş gibi öpüşü sırasında belime doladığı kollarının tutuşu biraz daha sıkı hale geldi. "İşini bitiremedim." diye mırıldandı gözlerini kapatarak. Çaresizce gözlerini aralamasını, bana bütün gecenin, hatta bütün ayın kötü bir şakadan ibaret olduğunu söylemesini bekledim; duyduğum şeyi sindirebilmekte o kadar zorlanıyordum ki şakaklarımda harcadığım çabanın getirdiği keskin acı görüşümü bulandırıyordu.

  Yeniden gözlerini açtığında bakışlarında kendi yansımamı gördüm; yüzümdeki şok ifadesini ve arkasında saklanmış yıkıntıyı. Dahası aynı ifade apaçık onun yüzünde de yer etmişti, sanki kelimeler boğazını kesip dökülüyormuş gibi her kelimede bir öncekinden daha çok zorlanarak "O yüzden, unuttur bana." diye mırıldandı. Parmakları omuzlarımdan aşağı dökülen saçlarımdan yukarı çıktı ve bir tutamı parmağıyla kırılganmış gibi okşayarak omzumun gerisine bıraktı. "Seni tanımak ne demek hiç bilmemişim gibi; yıllarca yanıbaşımda değilmiş, dağıldığımda defalarca toplamamışsın gibi."

  Bir yerlerden acı içerisinde hıçkırıklar yükseldiğine yemin edebilirdim; ancak benden gelen tek ses içinde boğulduğum nefesime aitti. Noktayı koymasını biçare beklemekten başka hiçbir şey gelmiyordu elimden, oysa bunu benden istemesin diye yalvarmak istiyordum.

"Seni sevmenin nasıl bir his olduğunu unuttur bana." Alnını benimkine yasladı ve burnu yavaşça benimkine sürtündü. "Lütfen," diye fısıldadım çaresizce. "Devam etme, yalvarırım."

"Unuttur bana," Sesinin çatladığını fark ettim, gözlerimin önünde öyle çok acı çekiyordu ki her şey burada bu an bitsin istedim. Henüz her şeyi hatırlıyorken, hala beni sahip olduğu tek şey kollarının arasındaymış gibi tutuyorken daha güzel bir ölüm hayal edemezdim. Bakışlarımı bir türlü ayıramadığım güzel yüzünde hayatımda hiç görmediğim türden bir ızdırap vardı; bana bakarken gözlerinde artık ulaşamayacağı, kendisine yıldızlar kadar uzak ve onlar kadar güzel bir şeye bakarmış gibi bir ifade vardı. "Seni öpmenin nasıl hissettirdiğini, sana dokunmanın..."

  Dudakları benimkilere sürtündü.

  Gitmesine izin vermemi bekliyordu.

  Onu öptüm. Son bir kez, gitmesine izin vermeden, onun için bir yabancı haline gelmemden önce bir kez daha. Hatırlamayacaktı, birkaç dakika sonra bu öpücük sonsuza dek silinip gidecekti ancak biliyordum, biliyordum, ben hayatım boyunca unutamayacaktım.

Dudaklarından vedanın ağır, boğucu tadını aldım ve başta tene sürtünen tüy gibi yumuşakça başlayan öpücük giderek daha yoğun bir hal aldı. Elleri saçlarımın arasında, belimde, omuzlarımdaydı; sanki son hatıralarında her bir santimimi ezberlemeye çalışıyordu. Birazdan hatırlamayacağı anının silik gölgesine tutunmaya çalışıyordu. Ama ben hatırlayacaktım; parmaklarına dolanan saçlarımı, tutkusunu, çaresizliğini, bana nasıl veda ettiğini bitip tükenene kadar unutamayacaktım.

"Ama sen unutma." diye soludu dudaklarımın üstüne. Öylece durmuştu, kapalı göz kapaklarının ardında kirpikleri titriyor, sıcak nefesi yüzüme çarpıyordu. Konuşmak istedim, sanki unutabilirmişim gibi, demek istedim; sanki beni sahip olabileceğim başka aşklar için mahvetmemişsin gibi, sanki mümkün olan her anlamda senin için ölmezmişim gibi. Ancak tek kelime bile edemedim, bütün sözcükler aniden gözüme anlamsız görünmeye başlamıştı. Şimdi ona ne söylersem söyleyeyim hatırlamayacaktı, öyleyse konuşmanın ne anlamı vardı? "Seni sevdiğimi, bir şekilde sana döneceğimi unutma." Dudaklarının yönü değişti ve nazikçe, beklentisiz bir hüzünle çeneme dokunarak boyun girintime doğru indi. "Seni yıllarca nasıl beklediğimi, bin yıl daha bekleyebileceğimi unutma."

constellations | malfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin