section 14

77 7 13
                                    

/soru: multimedyaya eklediğim şarkıları dinleyen var mı?/

/50 kişinin okuduğu bölüme beş oy gelmesi sinir bozucu, gelmişken yıldıza dokunabilirsiniz🤧/

{Diana}

"Hayır," diye ciyakladım bastırmaya çalıştığım bir kahkahayla geriye kaçarken. "Her yerin boya oldu. Bana yaklaşma." Fırçayı yere bıraktı ve bakışlarını üstüne çevirdi, dudaklarını birbirine bastırdı ve tatlı bir gülümsemeyle "Beni böyle de sevebilecek misin?" dedi dramatikçe. Ciddiyetle başımı salladım. "Çamura bulanmış olsan bile." Bana doğru bir adım daha attığında dehşetle bir kez daha geriye doğru sıçradım. "Ama bu benim de üstümün boya olması gerektiği anlamına gelmiyor."

   Kaderine razı olmuş şekilde dilini şaklatarak olduğu yerde kaldı, ama bana bakış şekli bu kez benim ona doğru yürümeme sebep oldu. Gözlerinde koca bir okyanus vardı ve her damlası ayrı ayrı aşıkmış gibi bakmayı nasıl başarabiliyordu bilmiyordum ama işte, buradaydık. Fırçamı yere bıraktım ve kollarımı gevşekçe boynuna doladım. Birbirine uysun diye saatlerce uğraştığım kıyafetimin boya olması önemsiz bir ayrıntı gibi görünmeye başlamıştı. "Yine dediğine geldik." dedim gülümseyerek burnumu kırıştırırken. Parmak ucuyla burnumun ucuna dokundu ve burnumda boyanın serin ıslaklığını hissettim. "Sen yine bana geldin çünkü."

Kabullenerek başımı salladım ve uzanıp dudaklarına hızlı bir öpücük bıraktım. Sonuçta burada yanlış bir şey görememiştim, her durumda bir şekilde birbirimizi bulurduk biz. Tebessüm etti ve eğilip burnunu burnuma sürttü, böylece az önce burnuma bulaştırdığı boya ona da bulaşmış oldu. Lacivert boyanın beyaz teninde lacivert gözlerine çok yakıştığını düşündüm. "Böyle bakmaya devam edersen evin boyası beklemek zorunda kalacak." diye uyardı.

Bana uyar. Hayır uymaz, kendine gel.

"O zaman içecek bir şeyler getireyim." dedim memnuniyetsizce. Muzip muzip gülümsedi. "Olur."

   Ağustos ayının sonundaydık ve artık kendime ait bir evimin olması fikri gözüme güzel görünmeye başlamıştı. Ve ev yerleştireceğimi duyan arkadaşlarım üstüne atlamışlardı, ama şöyle bir sorun vardı ki olabildiğince az büyü kullanmak ve gün sonunda geriye çekilip hepsini ben yaptım, diyebileceğim bir ortam oluşturmak istiyordum. Sevgilimin boyayı büyü kullanmadan yapmakla ilgili hiçbir sorunu yoktu, Karen çabucak kabullenmişti ama eğer istediğim gibi olmazsa kesinlikle sorumluluk almayacaktı, Draco şaşırmıştı ama birkaç itirazdan sonra –hayır, biraz da tehdit, Scorpius işini biliyordu– ikna olmuştu. Yine de bugün Karen'ın başkasına verdiği bir sözü vardı ve Narcissa oğlunu görmek istemişti, böylece baş başaydık. Aslında bu durumu da çok sevdim. Scorpius Draco'nun Narcissa'yla iletişim halinde olduğunu biliyordu ama bununla ilgili konuşmuyordu –en azından benimle, eminim ki Draco'yla konuşuyordu– bense asla yorum yapmıyordum. Yanlış bir şey yapmadığımı biliyordum ama dersimi almıştım.

Kapıdan çıkarken "Boyayı kurutup kutuları açmaya başlamamı ister misin?" diye sordu. İçeriye kısaca göz gezdirdim, aslında bunu çoktan bitirmiş ve kanepede oturuyor olabilirdik ama fırçaları kullanmak ve elimle boyamak konusunda ısrar etmiştim –Scorpius'un da fırça kullanmaktan daha iyi yaptığı az şey vardı zaten. Beş, altı tane karton kutu raflara yerleştirilmeyi bekliyordu. Başımı salladım. Boyayı yapmıştık zaten ve kuruması için büyülemek çok daha iyiydi. "Olur."

Elimde iki bardakla geri döndüğümde Scorpius kutulardan birini açmıştı ve ellerini kutunun kenarına yaslamıştı, ama hareket etmiyordu. Kaşlarım çatıldı. "Scorpius?" diye seslendim, bana doğru dönerek robotlaşmış şekilde "Güzelim?" diye sordu ama attığı bakış o kadar buz gibiydi ki kapıyı üstüne kitleyerek kaçmak istememe sebep oldu. "Her şey yolunda mı?" diye sordum tereddütle. Rahatça başını salladı ve bardaklardan birini elimden aldı. "Böğürtlen?" dedi aynı robotlaşmış sesle. "En sevdiğim."

constellations | malfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin