Özür dilerim, beni bırakma, seni burada benimle istiyorum,
Biliyorum ki aşkın artık yok
Nefes alamıyorum, zayıfım, bu kolay değil biliyorum,
Bana aşkının gittiğini söyleme, lütfen bana aşkının gittiğini söyleme.../[ 1 ay önce, Diana ]
"Bu hal ne böyle?" diye sordum dehşetimi gizleyemeyerek. Evin kapısını ittirdiğimizde içeriye vuran azıcık ışıkta bile ortalığın nasıl dağıldığını görebilmiştim ve şimdi asıl zararın ne kadar olduğuna bakmak için içeri girmek bile istemiyordum. Kalbim göğüs kafesime panikle vurdu —evim, bana ait, ve istismar edilmiş— ve ne çalındıysa, ne alındıysa, azıcık bile umurumda değildi ama birinin benim hayatıma ait özel bir alana böyle girebilmesi midemden yukarı çıkan bir bulantı dalgasına sebep oluyordu. Ben henüz kapıyı tamamen açıp içeriye dalmadan önce Scorpius'un nazik parmaklarının sırtıma dokunduğunu, sakinleştirici bir şekilde belime doğru kayarak orada durduğunu hissettim ve soru sorar bir şekilde ona dönmeden önce göz ucuyla asasının ucunu kapı kulpuna yasladığını gördüm. "Koruma büyüleri bile bozulmamış," dedi sorulmamış soruma karşılık olarak. Kafasının içinde beni duyduğunu, dehşetimi hissettiğini biliyordum. "Tanıdığımız biri bu.""Aman, yüce Merlin aşkına, Scorpius," dedim gözlerimi kırpıştırarak. İçeri doğru ilk adımımda vestiyerin çekmecelerinden birinin açık olduğunu ve içindeki her şey öylesine bir şekilde vestiyerin üstüne atıldığını fark ettim, ortalık kağıt, kağıt ve daha fazla kağıt kaynıyordu.
Çalışma odalarının halini görmek istediğimi sanmıyordum. "Bizim tanıdığımız grup çok büyük bir alanı kapsamıyor ki. Karen ya da Draco mu bu? Niye—?"
"Birazdan öğreniriz," dedi salonda doğru umutsuz bir bakış atarak ve aniden orayı da görmek istemediğime karar verdim. Birkaç tomarı ayakkabılarımın altında eziyordum ama geri dönünce yapacağım ilk şeyin kağıt ayıklamak olacağını gerçekten hiç mi hiç düşünmemiştim. Kırk yıl daha düşünsem, yine düşünmezdim. Sıcak bir banyoyu, duşakabin iki kişilikti, düşlemiş, bir akşam yemeği planlaması yapmıştım ama bu kahrolasıca kağıtlar— "Ne güzel bir düğün hediyesi," diye mırıldandım keyifsizce. "Balayından gelince görmek istediğim manzaralar."
Eğilip yerden bir tomarı almasını izledim ve gözleri satırlarda dolaşırken burnunu kırıştırdı. "Bu bir sera fişi."
"Bunların bir kısmını niye sakladığımızı bilmiyorum." diye itiraf ettim. Neler vardı onu bile bilmiyordum gerçi ama seranın fi tarihli fişine ihtiyacımız olmadığına emindim.
"Burayı karıştıran her kimse o da aynı soruyu sormuş anlaşılan."
Bu görüntünün sinirlerimi hoplatıyor oluşuna rağmen kıkırdamama engel olamadım ve birazcık parmak uçlarıma çıkarak çenemi omzuna yasladım. Omzunun üstünden okuduğu her bir kağıdı onunla birlikte okuyabiliyordum ama yarısı aptalca çöpler, yarısı sihirsel vergilerle alakalı ücretlendirme formlarıydı ve içimden bir ses kim ne arıyorduysa bizim sıkıcı belgelerimizle işinin olmayacağını söylüyordu. "Yukarı bakabiliriz." diye önerdim gözlerimi onun profiline
çevirerek ve yakından, kaşlarından birinin dalgınca kalkmasını, burnunu belli belirsiz kırıştırmasını ezbere bildiğim bir harita gibi izledim. "Burayı böyle bırakmak istediğine emin misin?""Değilim ama sen bizimkilerden biri olduğunda ısrarcısın ve ben de gerizekalılardan biri bekleyemeyecekleri aciliyette ne arıyormuş çok merak ediyorum." diye mırıldandım yeniden ayaklarımın üstüne basarak. Kemerime sıkıştırdığım asamı çekerek Scorpius'un elindeki hepsinin çöp olduğuna emin olduğum tomara değdirdim ve yoktan var olan bir kutu duvarın köşesinde belirdiğinde kağıtlar küçük bir puf sesiyle kutunun içine doldular. Omuz silktim. "Geri dönüşüme çok iş çıkacak buradan. Biraz sonra diğerlerini de ayırırız."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
constellations | malfoy
Fanfiction"you'll never be alone." jupiter, bellona, neptune and venus. ♪draco malfoy au.