section 17

130 10 28
                                        

/sevdiğin kişiden neden saklandığını,
sevdiğin kişiye karşı neden gözlerini kapattığını,
neden işleri batırıp yalan söylediğini bilmiyorum;
sevdiğin kişiye ağlayabileceğini,
ona her zaman güvenip içini dökebileceğini bildiğinde
ona karşı kibar olabilirsin./
halsey & marsmello, be kind

{Karen}
[aynı sabah]
Tenim gerginlikten karıncalanıyordu, Scorpius'un tepkisini beklerken diken üstündeydim. Dakikalardır ipleri kesilmiş kukla gibi kanepemde hareket etmeden oturuyordu. Öne doğru eğilmiş, dirseklerini dizlerine ve alnını da avuç içlerine yaslamıştı. Zamanın, salonumun içinde lastik gibi uzadığına yemin edebilirdim.

Sıkıntıyla dudaklarımı dişledim, bir yerden sonra ağzıma kan tadı gelmeye başlamıştı. Karşısındaki kanepede yan yana oturmuş, bir sonraki hamlesini bekliyorduk ve neredeyse dün gece bile bu kadar rahatsız edici değildi. Tartışmanın içindeyken kanınız kaynıyor, sözcükler ağzınızdan ikinci bir süzgece değmeden çıkıyordu ama sessizlik, insana diken gibi batıyordu.

07.11.

  Dalıp gitmiştim, Scorpius'un yerinden fırlamasıyla irkildim. Öyle hızlı hareket etmişti ki zor takip edebildim, ama pür dikkat Scorp'u izleyen Draco "Diana'nın tarafından uyandırılmak istediği son kişi olduğuna bahse varım, o yüzden şansını neden daha insanca saatlerde denemiyorsun?" diye sordu duraksamadan. Uyandırılmaktan hoşlanmadın, anladık.

  Scorpius, Draco konuştuğu sırada salonun kapısından çıkmak üzereydi ve cümle bittiğinde, ayaklarından yere çivilenmiş gibi olduğu yerde kalakaldı. Saniyeler sonra havası alınmış balonun sönüklüğüyle kalktığı yere külçe gibi kendini bıraktığında dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Moral bozucu olmak istemem ama uyandığı andan sonraki on beş dakikaya yetişebileceğini de pek sanmıyorum. On beş dakikadan sonra da Diana'yı o evde bulabileceğine inanıyorsan optimistliğinin önünde saygıyla eğiliyorum."

  Draco bana ters bir bakış attı, ama omuz silktim. Yalan söyleyecek havamda değildim, zaten şu an yalan söylemenin de nasıl bir faydası olurdu fikrim yoktu. Elbette, Scorpius yeniden ayağa fırladı ama salondan dışarı fırlamadan önce önümde durdu, dudaklarını alnıma bastırdı ve "Özür dilerim, ama bunu da düzelteceğim." dedi– ben cevap veremeden dış kapının kapanma sesini duydum.

"Bu gerçekten mantıklı mıydı?" diye sordu Draco tek kaşını kaldırarak. "Mantıklı mı bilemem ama tek kelime yanlışım olmadığına bahse varım." dedim uzanıp başımı dizine yaslayarak. Düşünceli bir şekilde omuzlarını silkti.

-

{Scorpius}
  Gördüğüm ilk şey, basamaklarda kırılan -kırdığım- şişenin parçalarıydı. Kırdığım anı hatırlamıyor olsam da görüntü, Draco'nun zihnindeki haliyle kafamın içinde oynamaya devam ediyordu. Şişenin zemine çarpıp parçaları etrafa saçılırken çıkardığı sesi yeniden duydum, ardından kapı açıldı. Hepsi zihninin içinde, uyan.

  Uyan.

  Başımı iki yana sallayarak bulanıklaşan görüşümü netleştirmeye çalıştım ve sonra, kapının eşiğine yürüdüm.

  Draco haklıydı. Uyanınca görmek isteyeceği son kişi olmak bir yana, isteyeceği son şey de ben tarafından uyandırılmak olurdu. Ama bir yandan, Karen da haklıydı. Burada durmayacaktı. Onu şimdi yakalamazsam, bir daha yakalamamın çok zor olacağını biliyordum.

  Huzursuzca başımı trabzana yasladım ve o an, sandalyenin üstüne katlanıp bırakılmış şalı fark ettim. Draco'nun anılarından bir parça daha kafamda oynadı. "Geri gelecek. Geleceğini biliyorum."

constellations | malfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin