section 19

66 7 93
                                        

/bana hatırlayacak çok şey verdin,
kafamın içinde sıkışıp kaldın,
her şey birer hatırlatıcı
bana hatırlamak için bu kadar çok şey veren birini nasıl unutabilirim?/
liam payne, remember

{Diana}
Ev alışılmadık bir şekilde sessizdi, çünkü Karen'ın gürültülü varlığına alışmak çok kolaydı. Bunun haricinde, sessizlik son ihtiyacım olan şeydi. Eh, kafamın dışındaki sessizlik en azından.

Bir süre kasetleri karıştırıp DVD'lerin içinden beni oyalayabilecek herhangi bir film seçmeye çalıştım. Ne var ki daha önce de söylediğim gibi bunların çoğunu izlemiştim. Bundan vazgeçerek ayağa kalktım ve müzik dinlemeye karar vererek plakları dizdiği rafa yürüdüm. Neredeyse bir yastığa takılıyordum, muhtemelen dün kanepesinin üstünde zıplayarak Yeni Kemikler'in* şarkılarını bağırarak söylerken düşürdüklerimden biriydi. Bir şekilde odaklanacak bir şeyim olsun amacıyla evi toparlamaya karar verdim; bir önceki gün geldiğimde tertemiz olması ve tek bir gün içinde ruh halimden belirtiler taşırmış gibi dağılması belki toplarsam iyi hissedeceğimle ilgili bana umut verdi. Asamı saçlarıma sıkıştırdım, olabildiğince uzun sürmesini umuyordum çünkü.

Yere dağılmış minderleri yeniden kanepeye yerleştirip kabartmakla başladım. Sehpada kalmış iki boş şarap bardağını mutfağa bıraktım, büyük kasenin dibinde hala biraz patlamış mısır duruyordu; onu da çöpe döktüm. Dün aldığı DVD'yi hangi kategoriye koyacağını bilemediği için döktüğü rafı yeniden tıpkı onun yaptığı gibi kategorilere ayırarak dizdim. Asama yeniden uzandığımda, düzenlenecek hiçbir şey kalmamış ve tozlanan her şey de temizlenmişti; bu yüzden zemini temizlemek için asamı kullanmayı dert etmedim.

Asamın küçük bir hareketiyle bardaklar ve kase kendi kendini yıkadı, ardından onları raflarına kaldırdım. Aslında onları yıkayabilirdim ama dün Karen bana oje sürerken taşırdığıyla ya da düzgün süremediğiyle ilgili homurdanmalarımdan sonra ojelerin soyulduğunu görürse beni boğardı herhalde.

Neyse ki mutfak her zamanki gibi derli topluydu, böylece kendi odama geçebildim. Dün döktüğüm bütün makyaj malzemelerini yeniden raflarına dizer, bazılarını şifonyerin üstüne yerleştirirken tıpkı DVD'lere yaptığım gibi onları da temizledim. Masanın üstündeki kağıtları düzenledim, çoğu bakanlığa başvurumla ilgili olduğu için sürekli yanımda taşıdığım şeylerdi. Kağıtların başvurum yüzünden değil, işim yüzünden yanımda olacağı günü iple çekiyordum.

Mürekkep şişelerini kontrol ettim ve kırmızı renkli mürekkebin neredeyse bittiğini fark edince küçük bir parşömene kırmızı mürekkep almam gerektiğini not edip büyüyle masaya sabitledim. –Evi komple buraya taşımış değildim, hayır, bütün bunlar zaten burada olan şeylerdi. Karen bizimle birlikte olmayı seviyordu, evindeki odaların her biri hepimize göre dekore edilmiş olurdu.

Lacivert nevresim takımını dün gece fark etmemiştim ama şimdi, düzeltirken gözlerinin rengi gözümün önünde şimşek gibi çaktı ve herhangi bir müzik bunu engelleyemezdi. Eğer benden önce fark etseydi Karen muhtemelen bunu değiştirirdi, çünkü lacivertin neden en sevdiğim renk olduğunu biliyordu. Yine de, gözlerimi hızla kırpıştırarak yataktan uzaklaştım. Eh, bunun için birinin beni omuzlarımdan sarsmasının sürekli gerekmeyecek olması idare edebileceğim bir ilerlemeydi.

Hepsini halledip odadan çıktığımla kendimle gurur duymanın eşiğindeydim, bir yandan da bu kadar iyi idare edebilmek beni çok korkutuyordu. Bir noktada patlayacağımı biliyordum, ve bunu özellikle hak etmeyen birine yapmak istemiyordum.

Evet, o mektuplara cevap vermekle ilgili kendimi hala suçluyordum ama eğer birine patlayacaksam o olmalıydı. Onun duyması gereken suçluluk duygusunun yanında benimki bir hiç kalmalıydı. Yine de kendini suçlaması da beni incitirdi. Ne istediğini bilmeyen manyağın teki olmaya başladığımı hissettim.

constellations | malfoyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin